&
loading
ATLA
Yahudi Davası ve Filistin
Ala el-Katravi

Ala el-Katravi

Doğum Tarihi: 3 Kasım 1990
Meslek/Ünvan: Şair, Yazar

Hakkında

Filistinli şair ve yazar Ala el-Katravi, 3 Kasım 1990’da Nuseyrat Mülteci Kampı’nda doğdu. Akademik hayatını Gazze İslam Üniversitesi’nde tamamlayarak Arap Dili ve Edebiyatı alanında yüksek lisans, Edebiyat ve Münazara alanında ise doktora eğitimi aldı. Bir süre Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) tarafından yönetilen okullarda öğretmen olarak görev yaptı. Şair kimliğiyle öne çıkan Ala el-Katravi, edebi başarılarıyla 2011 yılında Filistin Gençlik Özgünlüğü Ödülü’ne ve En İyi Şiir Kitabı Altın Madalyası’na layık görüldü. “Havanın Titremesi” adlı şiir kitabı, kariyerinin en önemli eserlerinden biri oldu.

Ala’yı son dönemde öne çıkaran husus, Aksa Tufanı’ndan etkilenerek yazdığı metinler oldu. Dört çocuk annesi olan Ala, Aksa Tufanı harekatı öncesinde eşinden boşanmış ve çocuklarından ayrı yaşamaktaydı. Savaşın başlaması ve çocuklarının yaşadığı bölgenin işgal güçleri tarafından askeri bölge ilan edilmesiyle çocuklarıyla olan tüm iletişimi kesildi. Çocuklarından haber alabilmek için feryat eden Ala’nın şu sözleri, savaş ortamındaki annelerin düşüncelerini özetler nitelikteydi: “Bu savaşın en acı tarafı, bir annenin tüm anneliğini kaybetmesidir; çocuklarını koruyamamak bir yana nerede olduklarını bile bilmemek…” Bu çağrısının üzerine çocuklarının yaşadığı evin bombalandığını öğrenen Ala, büyük acısını şu iki mısrada dile getirir:

“Beni teselli eden, musibetimin / Peygamber’in musibeti gibi olmasıdır. / Bizim musibetimiz geçicidir, fakat / onun musibeti asla unutulmaz”

Çocuklarının şehadet haberini almasının ardından cenazelerine ulaşabilmek için dört ay boyunca uğraştı. Bu dört aylık dönem, onun en acı dolu şiirlerinin ortaya çıktığı zaman oldu. Şiir, Ala için artık yalnızca bir sanat değil, evlatlarına duyduğu sevgi ve özlemi dünyaya haykırdığı bir araca dönüştü.

Ala el-Katravi, İsrail’in 8 Haziran 2024’te Nuseyrat Kampı’nda yaklaşık 210 kişiyi şehit ettiği katliamdan sağ kurtularak o katliamı dünyaya anlattı: “Üstümüzdeki gökyüzünü ve altımızdaki toprağı yaktılar. Etrafımdaki havanın her atomu dumanla doldu.” 

Yaşadığı soykırım sürecine yaklaşımını şu cümlelerle anlattı: “Adımın kaybolmasını veya bu toplu ölümde anonim kalmasını istemediğim için kimliğimin bulunduğu küçük çantamı almaya gittim. İsmimi seviyorum, bana çok benzeyen küçük hayat hikayemi seviyorum, şiirlerimi, yakarışlarımı, Allah’ı ve cenneti çok seven ruhumu seviyorum.”