&
loading
ATLA
Türkiye-Filistin Hattı

12. Yılında Mavi Marmara

“Şartlar ne olursa olsun, dünya konjonktürü ne gerektirirse gerektirsin, iyi insan olmak, vicdanlı bir insan olmak, hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında kazanan olmak demektir.”

Esasen bir filodur Mavi Marmara.

Mavi Marmara, 2010 yılında Mayıs ayında yola çıkmış, dünyadaki 10 tane farklı organizasyonun desteğiyle, 6 ana ve 4 küçük kurumun desteği ile oluşmuş bir organizasyondur. Esasen bir filodur Mavi Marmara.

❝Elektrik kesintilerinden dolayı her gün diyaliz hastalarının vefat haberleri geliyordu.❞

Biz genelde süreci Mavi Marmara ile bilsek de, aslında Mavi Marmara’nın çok daha öncesi var, Mavi Marmara’yı oluşturan bazı olaylar oldu. Özellikle 2005’den sonra İsrail’in Gazze’ye yönelik ablukası arttı. 2006 yılında yapılan seçimlerden sonra bu abluka daha da şiddetlendi. İsrail’in uygulamış olduğu bu ambargo sonucunda 20’den fazla insan hakları ihlali ile karşı karşıya kaldık. İnsan yaşamının devam edebilmesi için temel kabul edilen belki 300’den fazla madde bulunmaktadır: ekmek, un, su, süt, ilaçlar… bunların hepsi 300’ün içerisinde. Bu 300 ürün içerisinden yalnızca 24 tanesinin Gazze’ye girilmesine müsaade ediliyordu. Bu anlamda tabiri caizse insanı öldürmeyecek ama hayatta bırakacak ürünlerdi bunlar. Önemli ilaçların birçoğunun girişine izin verilmiyordu. Bu durum, ciddi bir sağlık krizi ortaya çıkarmıştı. En basit görülen ürünlerden soba borusunun bile girişine izin verilmiyordu. Kışın rüzgarlı havalarda soba basmasından dolayı ölüm vakaları yaşanıyordu. Gazze bunun gibi yüzlerce sıkıntı ile karşı karşıya kalmıştı. Bu ambargo esnasında dünyanın farklı yerlerindeki vicdan sahibi insanlar araçlarına binerek yola çıktılar. İngiltere’den, Almanya’dan, Fransa’dan, Hollanda’dan, BAE’den, Mısır’dan onlarca araç konvoyu, Türkiye’nin liderliğinde yola çıktılar. Maksat, özellikle insani yardım ve ambulans taşıyan bu konvoyun Gazze’ye ulaşmasıydı. O süreçte Mısır’da çok ciddi engellemeler ile karşı karşıya kaldı kara konvoyu. Bu bahsettiğimiz dönem, Arap Baharı’nın öncesine tekabül ediyor. Kara konvoyu bölgeye ulaşınca, bölgedeki krizin beklenenin çok daha ötesinde olduğu anlaşıldı. Gazze’de yaşanan insani kriz; haberlerde, fotoğraflarda ya da anlatanların aktardıklarından çok daha kötüydü.

Oradaki ihtiyaç öyle noktalara gelmişti ki, en temel ürünlerden olan temiz içme suyuna erişimde dahi krizler yaşanıyordu. Gazze’nin ekonomisine can veren zeytin ağaçlarının İsrail buldozerleri tarafından yıkılması sonucu Gazze ekonomisi ciddi hasar görmüştü. Elektrik kesintilerinden dolayı her gün diyaliz hastalarının vefat haberleri geliyordu. İlaç bulunamadığından dolayı çok basit hastalıklardan dolayı insanlar hayatlarını kaybediyordu. Daha sonra 2010 yılına geldiğimizde artık İsrail’in zulmü, katlanılamaz bir noktaya gelmişti. Dünyadaki vicdan sahibi insanlar da çok daha büyük bir hareket ile, dünyanın farklı noktalarından katılım ile yeniden yola çıktı. Bu yola çıkışta aslında çok ilginç bir nokta var: Hristiyanlar, Müslümanlar ve Yahudiler, bu gemide beraberlerdi. Bu gemi; bir ırka, bir dine mensup olmaktan ziyade küresel bir vicdan hareketinin sesine dönüşmüştür. İyiden yana olan bu vicdan sahipleri, hep beraber Mavi Marmara’da buluşmuşlardır.

❝Bu hareket, aslında dünyanın gündemine Gazze’yi yeniden sokmak için yapılan bir hareketti.❞

Bu vicdan sahipleri, dünyanın farklı ülkelerinden yola çıkarak Gazze’ye nefes olmak için buluştular. Mavi Marmara’da 577 tane yolcu bulunuyordu. Bu yolcular, 32 farklı milletten bir araya gelmişti. Bunların arasında farklı dinlere inanan, bakanlık, milletvekilliği gibi farklı bürokrat kimlikleri olan insanlar vardı. Bu hareket, aslında dünyanın gündemine Gazze’yi yeniden sokmak için yapılan bir hareketti. Asıl maksat, oradaki yardımların bölgeye ulaşması ve insani krizin dünyaya duyurulmasıydı. İsrail’in ne denli fütursuz olduğu, ne denli zalim olduğu bu süreçte görülmüş oldu. Yola çıkanlar, insani yardım için yola çıkmışlardı ve hedefleri sadece insani yardımı ulaştırmaktı. İsrail, karakterine dönen o refleksle, hiçbir silahı olmayan o insani yardım gönüllülerini Akdeniz’de, uluslararası sularda katletti. Bu saldırı sonucunda 9 insani yardım gönüllüsü şehit oldu. Bir vatandaşımız da 4 yıl komada kaldıktan sonra hayatını kaybetti. Bunun yanında 56 kişi ağır yaralandı, ölümcül yaralar aldı.

❝Mavi Marmara, dünyadaki adalet ve hukuk sistemine karşı bir ders niteliği taşıdı.❞

İsrail, Gazze ablukasının dünyaya duyurulmaması için devamlı uğraşıyordu. Sınırların birçok noktasına sinyal kesiciler koymuştu. Mavi Marmara için de aynısını denemişlerdi. Mavi Marmara’ya saldırmadan önce ilk yaptıkları şey, Mavi Marmara’nın sinyalini kesmek olmuştu. Fakat Mavi Marmara’da bulunan yedek sinyaller ile İsrail’in gerçek yüzüne dünya yeniden şahit oldu. Burada bulunan gazeteciler, muhabirler (Farklı ülkelerinden katılmış), bu katliamı en ince ayrıntısına kadar belgelemeyi başardı. Biliyorsunuz gemide şehit verdiğimiz Cevdet Kılıçlar, iyi bir gazeteci ve muhabir kimliği taşıyordu. İsrail onu hedef aldı ve şehit etti. Aslında Mavi Marmara, dünyadaki adalet ve hukuk sistemine karşı bir ders niteliği taşıdı. Ulusal ve uluslararası mahkemeler, yargılanamaz ve hakkında hiçbir dava açılamaz denen İsrail’e karşı davalara şahit oldu. Bu davalar, katliamı gerçekleştiren İsrail askerleri için açılmıştı. Uluslararası mahkemeler, küresel adalet sistemi İsrail’e karşı maalesef sınıfta kaldı. Tarafsızlık ilkesini yitirerek kararlar verildi. Maalesef 12 sene geçmesine rağmen Mavi Marmara’ya hala iade-i hukuk yapılmadı. Mavi Marmara katılımcılarının ve yakınları, gerekli adaletin sağlanmasını bekliyor.

❝İyi insan olmak, vicdanlı bir insan olmak, hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında kazanan olmak demektir.❞

Mavi Marmara’nın aslında gençlere çok ilginç bir mesajı var. Tarihin her devrinde zulmün yanında olanlar ve karşısında olanlar olmuştu. Nemrut olmuştu, karşısında Hz. İbrahim olmuştu, Firavun olmuştu, karşısında Hz. Musa olmuştu. Şartlar ne olursa olsun, dünya konjonktürü ne gerektirirse gerektirsin, iyi insan olmak, vicdanlı bir insan olmak, hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında kazanan olmak demektir. İnanıyoruz ki İsrail’in bu zülmü sonsuza kadar sürmeyecek. İsrail içinde derin yapısal çatlaklar var. Belki yaşı genç olan kardeşlerimiz ilerleyen yaşlarında tarihten silinen bir devlet olarak tarih kitaplarında görecektir. Fakat bu, ortak bir vicdan ile mümkündür. Dünyada iyi insanlar ve kötü insanlar vardır. Biz Müslümanlar, iyi insanlar olmak zorundayız. Çevremizde beraber olduğumuz iyi insanlarla beraber, dünyanın neresinde olursa olsun zulme karşı olmak zorundayız. Gençlere burada çok önemli bir rol düşüyor; o da bu davayı ömürleri yettiğince duyurmaktır. Çünkü Mavi Marmara, vicdan sahiplerinden İsrail’e atılmış en büyük tokatlardan birisidir. Bunun unutulmaması gerekir, çünkü unutulan her zulüm tekrarlanır. Biz bu hafızayı ne kadar güçlü tutarsak, İsrail bir daha o cesareti bulamayacaktır. Bir gün oraya yeniden gemilerle gittiğimizde, aynı fütursuzluğu sergileyemeyecektir.

Biz sadece Allah’ın takdirine bağlıyız. Fakat Türkiye’deki siyasi dengeler ne olursa olsun, dünya konjonktürü nasıl olursa olsun, uluslararası ticari dengeler hangi aşamada olursa olsun biz Filistin için yola çıkacağız. Bu bir sır değil yada gizli bir bilgi değildir. Sadece Rahman’ın müsade ettiği zaman için bekliyoruz.