&
loading
ATLA
İslam ve Osmanlı Dünyasında Yahudiler

Filistin Hakkında Konuşmalıyız Tiyatro Ekibi İle Söyleşi

Filistin Hakkında Konuşmalıyız Tiyatro Ekibi İle Söyleşi 

Dijital Hafıza Merkezi: Öncelikle davetimizi kırmayıp tiyatronuz hakkında bizi bilgilendirmeye geldiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Hem sizi tanıdığım hem de oyununuzu izlediğim için çok mutlu olduk. İlk olarak sizleri tanıyabilir miyiz?

Zeynep Hilal Demirci: Ben Zeynep Hilal, 23 yaşındayım. Boğaziçi Üniversitesi’nde edebiyat okuyorum. Filistin’i buradaki herkes gibi çok seviyorum. Filistin’i sanatla buluşturmak en büyük motivasyonlarımızdan biriydi. Tiyatro da her zaman gönlümde olan bir işti ve şu anda
bir yanda tiyatro bir yanda Filistin olduğu için çok mutluyum. Elimden geldiğince destek olmaya çalışıyorum bu işe.

Dijital Hafıza Merkezi: Okuyucular için ek bilgi olması açısından söyleyelim; insanlar sizi geçen sene yaptığınız bir video ile de tanıyor özellikle. Yani bir şeyleri görselleştirebilmek, betimleyebilmek ve bu noktada medyayı doğru kullanabilmek nelere sebebiyet veriyor?
İsterseniz kısaca buna değinebiliriz.

Zeynep Hilal Demirci: O video üzerinde söyleyecek olursam bilmeyenler veya bilip de unutanlar için bir hatırlama vesilesi olsun. Netenyahu bir video paylaşarak “Gerçeği Paylaş” etiketi atmıştı üzerine. Ancak orada anlatılanlar gerçek değillerdi. Tamamen bilgi
dezenformasyonu içeriyordu ve en büyük silah olan görsel medyayı kullanıyordu. Günümüzde insanlar artık bilgi edinmek için yazılı kaynaklara pek başvurmuyor. Yazılandan ziyade gördüğüne inanıyor. Bu noktada görsel medya gerçekten çok önemli. Ben de
Netenyahu’nun dediğini yaptım açıkçası ve gerçeği paylaştım sadece. Sonrasında hem yakın çevremden hem de ulaşmayı hayal dahi etmediğim insanlardan çok güzel destekler geldi. O vesileyle bir bilgi dezenformasyonunu engellemiş olduk hep beraber.

Dijital Hafıza Merkezi: Çok teşekkür ediyoruz. Sizi tanıyabilir miyiz Nurdan Hanım?

Nurdan Albamya: Nurdan Albamya İnce ben. 1987 Muş doğumluyum. Ben çocukluğumdan beri tiyatroyla ilgileniyorum zaten. Konservatuar okuduktan sonra bir süre İstanbul’da bazı tiyatrolarda görev aldım. Ama ülkemizde tiyatroya olan bakış hasebiyle çok zorlandığım zamanlar oldu. Bundan dolayı birkaç sene önce kendi tiyatromuzu kurmak istedik. Kendi tiyatromuz olarak çekirdek aileyiz şu anda; ancak Allah nasip ederse ilerleyen zamanlarda gençleri aramıza katarak tiyatromuzu büyütmeyi planlıyoruz. Benim Filistin’e olan aşkım, sevdam çok büyük. Daha Filistin ile alakalı hiçbir şey bilmediğim zamanlarda bile Filistin’in maruz kaldığı işgal beni inanılmaz yaralıyordu. Aslında ben bir çocuk oyunu yapmayı planlıyordum. Çünkü çocuğun hayatını değiştirirseniz dünyayı değiştirirsiniz. Ama kendimi çocuk oyunu yapacak kadar ehil görmüyorum. Bu yüzden bir yetişkin oyunu yapmaya karar verdik. Geçen sene bu zamanlar bu tiyatroyla alakalı fikirler benim aklıma düştüğünde telefonuma ufak ufak notlar almayla başladım. Sonra bu zamanlara kadar geldik. Filistin
bizim için bir sevda. Ama tabi ki en başında Mescid-i Aksa var.

Dijital Hafıza Merkezi: Biraz da oyunun içeriğinden bahsedelim isterseniz. “Filistin Hakkında Konuşmalıyız” oyunun ismi. Neden böyle bir isim konuldu? Nasıl ortaya çıktı? Filistin Hakkında Konuşmalıyız tiyatrosu neyi hedeflemekte?

Nurdan Albamya: Şöyle ki daha oyun hiç yazılmadan ismini koymuştum ben. Daha oyunun bir bütünlüğü yokken bile çok emindim oyunun isminden. Oyun bir ihtiyaca binaen mi yapıldı, ben bir şeylerden etkilenerek mi yazdım, buna net cevap veremem. Ama ben çok
istiyordum Filistin hakkında konuşmak. Yani bu oyunu yapmasak dahi ben kendimce konuşurdum Filistin hakkında dijital mecralarda. Geçenler fark ettim, girdiğim her sosyal mecrada ilk paylaştığım şeyler Filistin ile alakalı şeylermiş. Yani bu benim içimde var olan bir
hasletmiş. Ben Filistin hakkında konuşmayı kesmememiz, girdiğimiz her ortamda Filistin hakkında konuşmayı sürdürmemiz gerektiği için bu oyunu yaptım. Dediğim gibi, amacım her ortamda Filistin’i konuşmak. Oyunu izleyenler zaten oyunun son saniyesinde özellikle
anlayacaklar neden Filistin hakkında konuşmalıyız diyorum. Zaten oyun boyunca da Filistin hakkında konuşuyorum ben ve tek başıma konuşuyorum.

Dijital Hafıza Merkezi: Oyunun içeriği de şahıslar özelinde oynansa da süreç itibariyle Filistin’in hikayesini anlatıyor. Peki Nurdan Hanım, Filistin hakkında Türkiye’de dünyanın farklı yerlerinde de var olagelen bazı çalışmalar var. Bunların yanında sanat çalışmalarının da
Filistin meselesiyle beraber yaygınlaşması gerektiğini, hassaten tiyatronun betimleyici gücünün ne kadar büyük olduğunu biliyoruz. Sizin bu noktada Filistin ve sanat çalışmalarının ilişkisine dair bakış açınız nedir? Yazarken siz neler hissettiniz? Burada betimlemenin gücüne
dair neler söylemek istersiniz?

Nurdan Albamya: Şunun net bir şekilde farkındayız artık: özellikle sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri betimlemenin artık insanları ne kadar ikna ettiğini biliyoruz. Hatta çok geç kaldık Filistin hakkında sanatsal çalışma yapma noktasında. Ben oyunun yazarken çok
araştırmalar yaptım ama ne yazık ki Türkiye’de yapılmış pek sanatsal çalışmalara rastlayamadım. Özellikle tiyatro alanında neredeyse hiç belki bir ya da iki tane örnek verebilirim. Bu örneklerden bir tanesini de zaten beş altı yıl önce ben oynadım. “Kudüs ya da Leyla” oyununda Leyla karakterini oynamıştım. Ancak her zaman içimde bir sıkıntı vardı çünkü istediğim gibi değildi. İşte Türkiye’de yapılan Filistin’le Kudüs’le alakalı oyunlar hiçbir zaman istediğim gibi olmadı. Çünkü bir eksiklik vardı. Bu eksiklik acaba tiyatroların bu konuyu anlatmak istemediklerinden mi, korktuklarından mı ya da gerekli sanatsal araştırmaların yapılmamasından mı bilmiyorum. Çünkü ben mesela Filistin ile alakalı oyunu yazarken yazılı, görsel çalışmaları bulurken çok zorlandım. Evet, akademik olarak çok fazla çalışma vardı ama bizim tiyatral anlamda beslenebilecek roman gibi hikaye gibi çok fazla kaynağa rastlayamadım. Toplasanız o süreçte on tane Filistinli yazar tarafından yazılmış roman okumuşumdur. Onun dışında bir polis akademisinin kaynaklarına bakmaya çalıştım. Orada gerçek hikayelerden beslenmeye çalıştım. Gerçekten insanların gidip gördüğü ve kaleme aldığı olaylardan beslenmeye çalıştım. Onun dışında Türkiye’de sanatsal açıdan baktığımızda net bir şekilde yetersiz diyebilirim. Hiçbir şekilde tiyatro asla yok. Sinematografik olarak da yeterli değiliz. Filistin sinemasına biz gereken ilgiyi ne yazık ki göstermiş durumda değiliz. Bundan dolayı elimizden geldiği kadar bunlarla alakalı kaynakları arttırırsak bize bir yararı olur. Birkaç sene sonra belki Filistin ile alakalı Kudüs’le alakalı daha geniş kitlelere ulaşarak başka bir oyun yaparız.

Dijital Hafıza Merkezi: Burada şöyle bir öngörümüz var hocam: Filistin ile alakalı dediğiniz gibi sanat ve edebiyat çalışmalarında ciddi eksiklik var. Çünkü Türkiye’deki çalışmalar itibariyle Filistin’i ele alışımız biraz daha genelde siyasi cephelerden kaynaklı. Aslında edebi eserler ortaya çıkarabildiğimiz takdirde insanların zihninde Filistin şu an geldiği noktadan çok daha ileri düzeyde ele alınabilecek. Neden bunu söylüyoruz? Çünkü Filistin hikayesi aslında hep edebiyatta gizli kaldı. Tiyatro ile beraber insanlar görecekler; Nekbe’yle beraber evler yıkıldı, insanlar topraklarından çıkartıldı. Sürekli baskıya maruz kaldığı için bu hikayeyi birilerinin anlatması gerekiyordu. Burada yaşanan travmayı birilerinin mutlaka anlatması gerekiyordu. O dönemde toplum yapısında bunu anlatabilecek tek zümre edebiyatçılar zümresiydi. Esasen Filistin’in gizli kalmış, arka plandaki hikayesi, edebi eserlerin içerisinde gizli ve bu noktada edebi eserleri Filistin’in bu edebiyat zümresi çalışmalar içerisindeki yerini bizim doğru bir şekilde bulup ortaya çıkartıp işlememiz gerekmektedir. Aslında insanların zihninde
Filistin’de yapılan baskın ya da oradaki trajedinin bizim burada gördüğümüz pencerelerin çok daha ötesinde çok daha derinde bir yerde olduğunu çok daha yakından anlayacaklardır ve keşfedeceklerdir diye düşünüyorua. En azından Filistin’in sadece belirli bir bölgeye, belirli bir olaya sıkıştırmadan çok daha geniş zeminlerde ele alınabilecektir. Az evvel dediniz Filistin sineması var aslında Filistin sineması da Filistin gibi parçalı bir sinema. Avrupa’da, diasporada devam eden bir sinema anlatısı var. Filistin’in kendi içerisinde var olan, Orta Doğu’da
devam eden bazı süreçler var. Filistin’in Türkiye’deki toplum yapısındaki ele alınış biçimi özellikle son 10 yıldır öyle güzel bir noktaya geldi ki, biz inanıyoruz ki bundan sonra hem edebi çalışmalar hem de bu noktada bu tarz sanat çalışmaları çok daha yaygınlaşacak, artacaktır. Şimdi müsaadenizle diğer soruyu sormak istiyoruz. Diğer izleyiciler henüz oyunu izlemedi. Tiyatronun içeriğinde Filistin dediğimizde bizim zihnimizde canlanması muhtemel kavramlar, kişiler ve olayların bazıları ele alınmış. Dolayısıyla bu sanat eserinde arka planda ciddi de bir tarihsel akış var. Yani beslendiği bir kaynak var. Siz bu kaynaklardan beslenirken ya da bu tiyatro sürecini ele alırken, oluştururken neler hissettiniz? Bu kaynaklara, bu süreçlere baktığınızda ne gördünüz?

Nurdan Albamya: Tabii ben oyunu yazmaya dediğim gibi ufak ufak notlar alarak başladım. Sonra artık notlar çığırından çıkınca geçen ramazanda oturup bilgisayarın başına geçtim. Ama başına geçmeden önce de tabii ki çok fazla araştırmalar yaptım. Araştırıp okudukça
psikolojim bozuldu. Hatta yönetmenimiz ile anlaştığımız günün ertesinde telefon konuşması gerçekleştirdik ve bana “Bu oyunu yapmak için yeterli psikolojik alt yapın var mı?” diye sordu. Yok dedim çok kötüyüm. Mesela polis akademisinden bir polis adayının yazdığı tez vardı. Hapisteki çocukların orada yaşadıkları, çocukların psikolojileri ile alakalıydı. Bu tezi okuyunca çok büyük sıkıntı yaşadım, gece
uyuyamadım. Ben beni bu kadar etkileyeceğini asla düşünmezdim. Ama kendimi toparlamam gerekiyordu. Psikolojim kötü diye oyunu yazmaktan vazgeçemezdim. Elhamdülillah ben oyunu mutlu sonla bitirdiğimi düşünüyorum o bana birazcık güç kuvvet verdi. Onun verdiği güçle oyun bitti, gerekli revizeler yapıldı. Arkadaşlarla defalarca benim evimde toplantılar yapıldı. Yaklaşık olarak en kısası altı yedi saat süren toplantılar neticesinde son halini aldı. Ve o sahneye konulacak kıvama geldi. Ama henüz oyunun etkisinden çıkabilmiş değilim. Hayatım boyunca beni en çok etkileyen oyun bu oldu.

Dijital Hafıza Merkezi: Tiyatro bizi de çok etkiledi. Bugün neredeyse binlerce Filistinli hapishanelerde tutuklu. Ve sizin bu bahsetmiş olduğunuz psikolojik travmalar her eve düşmüş durumda. Spesifik örnekler değil bunlar. Filistinli aile için dışarıda duyduğu hadise değil; bizzat yaşadığı bir travma, bir gerçeklik. Peki şunu sormak istiyoruz: tiyatrodaki hikayelerin birçoğu yaşandığı tarih itibariyle bizim jenerasyonun hatırlamayacağı olaylar. Daha geçmiş süreçlere dayanan olaylar dolayısıyla ama tiyatroda bu da güzel anlatılmış. Günümüze kadar uzanan bazı realiteler var yani sizin orada onu konuşabiliyor olmanız bizim o olayları bizzat hiç yaşamamış genç kuşağı bu olayların içerisine koyabiliyor, o dönemlere götürebiliyor. Bu noktada ileriye dönük beklentileriniz ya da hedefleriniz ya da idealleriniz nelerdir?

Nurdan Albamya: Ne yazık ki şöyle bir durum var. Şu an gençler arasında Filistin ile alakalı çok büyük bir farkındalık yok. Ben 1987 doğumluyum, benim üniversite zamanımda yani 2006- 2010 arasında benim hatırladığım üniversitede etrafımdaki arkadaşlarım daha çok Filistin ile alakalı farkındalığa sahipti. Bizden öncekiler daha da farkındalığa sahiptiler. Bana öyle geliyor ki yavaş yavaş Filistin ile alakalı farkındalıklar azalıyormuş gibi. Ancak ben Mavi Marmara sürecindeki kadar Filistin ile alakalı farkındalığın yükselmesini çok isterim. Bunun yanında oyunumuzun kısa filmini yapmayı isterim. Bizim amacımız oyunumuzu böyle sanatsal açıdan ele alıp getirebileceğimiz en yüksek kıvama kadar getirmek. İnşallah rabbimiz bize bunu nasip eder.

Dijital Hafıza Merkezi:  Zeynep Hanım’a bir soru yöneltmek istiyoruz. İşin mutfağındaki isimlerden bir tanesi. Bu sürece dair
bakış açısı nedir? Oyuna dahil oluşu dönemindeki  motivasyonuyla şu an gelinen nokta arasında nasıl bir süreç gelişti onun için ?

Zeynep Hilal Demirci: Benim sürecim benim açımdan çok güzel oldu. Biraz teknik tarafından bahsedecek olursak ben çok şey öğreniyorum. Biz az kişiyiz ama öz kişiyiz. Şu an yönetmen yardımcısı olarak hem yönetmenlik tarafını hem de bir taraftan uygulanılacak her şeye bakmaya çalıştığım için yapım tarafını görüyorum. Yazılım tarafını da birazcık gördüm. O yüzden süreç gerçekten benim için çok öğretici ve ben bir okula gitseydim burada öğrendiğim kadar şey muhtemelen öğrenemezdim ve tecrübe demezdim. O yüzden benim için süreç çok kıymetli. Filistin tarafından da bakacak olursam biz her gün oturup 10 saat Filistin hakkında konuşuyoruz ve bu yüzden bu süreçte Filistin ile kurduğum gönül bağı da arttı. Oraya özlemim daha çok arttı. Seyircimiz bizim oyundan çıktıktan sonra Filistin hakkında düşünecek ve hani bunu arkadaşlarıyla paylaşacak, eve gidecek annesiyle paylaşacak.

Dijital Hafıza Merkezi:: İnşallah tiyatronun Ekim’in 24’ünde galası yapılacak. Umarız oyun geniş kitlelere ulaşarak istenilen etkiyi uyandırabilir. Bu değerli röportajınız için teşekkür ediyoruz.