Uyanış Şairi: Mahmud Derviş
13 Mart 1941’de Filistin’in kuzey kesimindeki Akka’nın Berve köyünde dünyaya gelen Mahmud Derviş, doğduğu zaman itibariyle diğer birçok Filistinli gibi adım adım gelen İsrail işgalinin içine doğmuştu. Yaklaşık yarım asır önce mazlum komşu sıfatıyla dünyanın dört bir yanından Filistin’e göç eden Yahudiler, yıllar geçtikçe gelen göçlerle sayıca fazlalaşmış ve kurulmak istenen Yahudi devleti fikri halk arasında da ciddi olarak konuşulmaya başlanmıştı.
Bir zamanlarki komşularının şimdinin işgalcisi olmasını kabullenmeyen Filistinliler ile işgalci Yahudilerin arasındaki gerilim artık bir savaş boyutuna ulaştığında Mahmud Derviş henüz 7 yaşında küçük bir çocuktu. 1948 yazında Berve köyünün semalarını çınlatan silah ve bomba seslerinin gecenin sessizliğini bozması Mahmud Derviş için de çileli bir hayatın başlangıcı anlamına geliyordu. Köylerinin Yahudiler tarafından işgal edilmesinin ardından Derviş, kendini ve ailesini Lübnan dağlarında buldu. Uzun ve meşakkatli bir yolculuğun sonunda ulaşılan Lübnan, Mahmud Derviş için mülteci hayatın başlangıcı demek oluyordu. Burada, kendi topraklarından uzaklarda bir sürgün hayatı yaşayan Derviş ailesi bu duruma daha fazla katlanmayarak 1 senenin ardından tekrar köylerine dönmek için yola çıktı. Ancak ulaştıklarında karşılaştıkları manzara hiç de iç açıcı değildi. Köyleri Berve’ye Yahudiler yerleşmişti.
Derviş ailesi kendi ülkelerinde mülteci konumuna düşmüştü. Mahmud Derviş ise yaşadığı bu zorlu hayattan kendine bir çıkış yolu arıyor; çektiği acıları,
içinde biriken nefreti dökmek istiyordu. Bu sıkışmışlık onu resme ilgi duymaya itti ancak maddi imkanlarının kısıtlılığı onun edebiyata yönelmesine vesile oldu. Böylece Filistinlilerin “Uyanış Şairi” olarak adlandırdığı Mahmud Derviş, henüz çocuk yaşlardayken şiirler kaleme
almaya başladı. Her ne kadar yaşı küçük olsa da yazdığı şiirler büyüktü halkın üzerinde etki bırakıyordu. Bu sayede adı kısa zamanda duyuldu. Ancak bu ün onun aynı zamanda İsrail nezarethaneleriyle tanışmasına da sebep oldu. Henüz çocuk yaştayken çekildiği sorgular, ona İsrail’in edebiyatın halk üzerindeki etkisinden ne denli çekindiğini gösterdi. Bu durum Mahmud Derviş’in kalemine daha da kuvvetle sarılmasını sağladı. Nitekim henüz 19 yaşında iken ilk şiir kitabını yayınladı. Daha sonra Mahmud Derviş lise eğitimini tamamlamasının
ardından 1961’de Hayfa’ya gitti.
1970 yılına kadar farklı zamanlarda beş defa tutuklanan Derviş, İsrail’in bu yoğun baskısından üyesi olduğu Komünist parti aracılığıyla Moskova’ya öğrenim görmeye giderek kurtuldu. Ne var ki buradaki eğitimi süresinde gördükleriyle Mahmud Derviş’in hayalindeki Moskova tasavvuru yıkıldı. Artık onun için Moskova da cennet değildi. Eğitimin ardından 1971 yılında Kahire’ye geçen Mahmud Derviş burada bir sene kaldıktan sonra hayatındaki önemli dönüm noktalarını barındıran Beyrut’a gitti. Beyrut’ta 10 yıl kalan Derviş, bu süreçte FKÖ içinde önemli görevler üstlendi, Yaser Arafat’ın danışmanlığını yaptı ve son yıllarında “Al-Karmel” isimli dergiyi çıkarmaya başladı. Bununla birlikte Beyrut’un zengin kültürüyle şiirini daha da geliştirdi ve bu dönemde şiirleri Orta Doğu’ya yayılmaya başladı. Ancak Mahmud Derviş’in bir hayli üretken olduğu bu verimli dönemin ardından Lübnan İç Savaşı’nın başlaması ve Sabra-Şatilla Katliamlarının yaşanması, Mahmud Derviş’in FKÖ yöneticileri ile birlikte Beyrut’tan ayrılmasıyla sonuçlandı.
Önce Şam’a sonra Tunus’a gitti. Lübnan yıllarında yayımlamaya başladığı Al-Karmel dergisini önce Tunus’ta ardından Paris’te yayımlamaya devam etti. Bunların yanında geçen zaman içinde FKÖ ve bilhassa Yaser Arafat ile fikir ayrılıkları yaşamaya başlayan Derviş, Oslo Anlaşması’nın imzalanmasının ardından tepkisini ortaya koyarak görevlerinden istifa etti.
Mahmud Derviş Paris’teki serüvenini de tamamlamasının ardından 1996 yılında 26 yıldır hasretiyle yanıp tutuştuğu Filistin’e kavuştu ve Ramallah’ta ikamet etmeye başladı. Ancak bu süreçte İsrail’in amansız baskısı sonucu hep kontrol altında tutuldu. 9 Ağustos 2008’de ABD’de geçirdiği kalp ameliyatı sonrası hayatını kaybetti. Ömrü boyunca şiirlerinde Filistin’in acılarını, umutlarını ve direnişini anlatan şairin ölümünün ardından Filistin’de yas ilan edildi.