&
loading
ATLA
Tarihte Araplar ve Yahudiler

Gazze Ablukası

ÖZET

Gazze, İsrail tarafından uygulanan yasadışı bir abluka sebebiyle uzun yıllardır sağlık, eğitim, ekonomi, enerji, ulaşım, barınma, beslenme ve sosyal hayat gibi birçok temel gereksinimden muzdarip bırakılmaktadır. Uluslararası sözleşmeler, hukuk kuralları, anlaşma maddeleri ve insan haklarına göre de aykırı olan bu abluka şartları ve hak ihlalleri, en kısa zamanda sona erdirilmeli ve bölge halkının temel yaşam olanakları iyileştirilmelidir. Gazze’de halkı dünyanın gözleri önünde şiddetli bir kısıtlama ve zulme maruz kalırken, bu çalışma ile bir nebze olsun durumu her yönden açıklığa kavuşturmak ve meselenin anlaşılmasına destek olmak amaçlanmaktadır.

 

Anahtar Kelimeler

Filistin, Gazze, İsrail, Abluka

 

Giriş

Gazze Şeridi, Filistin’in batısında bulunan, Akdeniz’e 40 kilometre kadar uzunluğunda kıyısı olan bir bölgedir. Yüz ölçümü yaklaşık 365 kilometre kare ve nüfusu yaklaşık iki milyondur. Güneybatısında Mısır, kuzey ve doğusunda ise İsrail ile sınırları bulunmaktadır. İsmini en büyük şehri olan Gazze’den almıştır. Geçmişte Mısır ve İsrail’in yönetimi altında bulunan Gazze, 2005’de İsrail’in bölgeden çekilmesinin ardından seçimlere gitmiş, 2006 yılında Hamas sandıkta kazanan parti olarak bölgenin yönetimini üstlenmiştir. Fakat bundan memnun kalmayan İsrail, 2007 yılında Hamas’ı düşman varlık ilan ettikten sonra Gazze Şeridi’ni abluka altına almıştır. On dört yıldır açık hava hapishanesi hâline gelen bölgede bugün insanlar kritik şartlar altında yaşamlarını sürdürmeye devam etmektedir.

Ablukaya Giden Yol

Gazze’nin bugün geldiği durumun hangi yollardan geçtiğini anlamak için Filistin ve İsrail meselesinin doğduğu tarihlerden başlayarak geçmişe göz gezdirmek faydalı olacaktır.

 

Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi devleti kurmayı hedefleyen Siyonistler 1917’de İngiltereden destek görünce, planı gerçekleştirmek üzere çalışmalara başlanmış ve Yahudiler Filistin’e yoğun bir şekilde göç etmiştir. İngilizler’in bölgeden çekilmesiyle İsrail bir devlet olarak varlığını ilan etmiş, Birinci Arap-İsrail Savaşı başlamış ve İsrail galip gelmiştir. İleriki süreçte Suriye, Mısır ve Ürdün ile İsrail arasında çatışmalar devam ederek Altı Gün Savaşları’na yol açmıştır. Sonucunda ise Mısır’ın kontrolü altında olan Gazze, İsrail tarafından işgal edilen yerler arasına girmiştir.[1] İşgalden sonra Filistin meselesinde Filistinli örgütler söz sahibi olmaya başlamış, el-Fetih ve Hamas (İslami Direniş Hareketi) siyasete yön veren iki parti haline gelmiştir.

 

İsrail ve Filistin, 1990’lı yıllarda gerçekleşen Oslo Görüşmeleri ile birbirlerinin bu topraklardaki varlığını tanısa da İsrail, barış görüşmelerinin devam ettiği süreçte barışa aykırı eylemlerde bulunmayı sürdürmüş, 2000 yılında siyasetçi Ariel Şaron ile İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesiyle barış süreci tamamen sonlanmıştır. Ariel Şaron 2005 yılında yerleşimcileri ve askerlerini Gazze’den çekme kararı alarak İsrail’in, Gazze Şeridi’ndeki yönetiminin sona erdiğini, askerlerini geri çektiğini, artık buradaki halktan sorumlu olmadığını resmi olarak ilan etmiştir. Fakat Gazze’deki kontrolünü sürdürmüş, günümüzde hâlâ sürdürmektedir.[2]

 

2006’da Filistin’de genel seçimler yapılmış, Hamas sandıkta kazanan parti olarak çıkmış fakat bundan hoşlanmayan siyonist yönetim Hamas ve Gazze halkını cezalandırmak adına bölgeye giriş çıkışları sınırlandırma ve saldırılar düzenleme gibi yöntemlere başvurmuştur. İsrail Güvenlik Kabinesi, 2007’nin Eylül ayında Gazze’yi ‘düşman bir varlık’ ilan edip, kapsamlı bir abluka uygulamaya başladığında, İsrail bu çıkışını, ‘’Gazze yetkililerini zayıflatacağı umuduyla sivil nüfus üzerinde baskı uygulamak için tasarlanmış bir ekonomik savaş’’ olarak tarif etmiştir.[3]

 

Ablukayla yetinmeyen İsrail, Aralık 2008’de Hamas’ı devirmek amacıyla Gazze’ye ‘Dökme Kurşun Operasyonu’ adlı bir askeri saldırı düzenlemiştir. Bölgenin altyapısının, fabrika, dükkan ve ev gibi 4.100 kadar binanın yıkımına, 17.500’ünün de hasar almasına sebep olmuştur. Aralarında en az 300 kadar çocuğun bulunduğu[4] yaklaşık iki bin sivil hayatını kaybetmiş, 5.400 kişi yaralanmış; 2009 yılında operasyonun sona erdiğinde ise İsrail, silah ve mühimmatın bölgeye girişini engelleme bahanesiyle Gazze Şeridi’ni denizden de abluka altına almıştır.[5]

 

İsrail, 2012 yılında Gazze şeridine tamamen havadan olmak üzere ‘Bulut Sütunu Operasyonu’nu başlatmıştır. Sekiz gün süren saldırıda yer altı roketatarları, silah kaçakçılığı tünelleri ve silah depolama tesisleri dahil olmak üzere yaklaşık 1.500 hedefe saldıran İsrail, en az 87’si sivil, 31’i çocuk olmak üzere 167 Filistinli’nin hayatına kaybetmesine,[6] 1.300’ünün yaralanmasına ve 1.700 kadar da binanın tahrip olmasına yol açmıştır.

 

Saldırıların en şiddetlisi ‘Koruyucu Hat Operasyonu’ ise 2014 yılında, yoğun hava ve deniz bombardımanıyla yaşanmıştır. Hayatını kaybeden sivillerin sayısı 2.250’yi bulurken 10.870 kişi yaralanmış, 2.465 bina yıkılıp 14.658 bina da hasar almıştır.[7] İsrail’in önceki saldırılarında verdiği hasarlar ve abluka dolayısıyla zaten zor bir süreçten geçen Gazze, bu son saldırı ile çok daha ağır bir kriz sürecine girmiştir.

İsrail, ablukanın son bulması ve mülteci durumuna düşen Filistinlilerin topraklarına geri dönmesi için 2018’de başlatılan ‘Büyük Dönüş Yürüyüşü’ isimli barışçıl gösterilerde halka gerçek mermilerle müdahale ederek ölüm ve yaralanmalara sebep olmaya devam etmiştir. Bunların arasında çocuklar, kadınlar, gazeteciler, sağlık çalışanları da dahil olmak üzere çok sayıda sivil bulunmaktadır.

 

Ablukanın Etkileri

Birleşmiş Milletler İnsani İşlerden Sorumlu Genel Müsteşarı, Gazze’yi bir açık hava hapishanesine benzetmiştir çünkü insanların hareketi ve sınırlar arasında mal geçişi tamamen işgalci İsrail gücü tarafından belirlenmektedir.[8]

Gazze Şeridi, biri Mısır, altısı İsrail ile olmak üzere yedi ana geçiş noktasına sahiptir. Refah Sınır Kapısı Mısırla aralarında olmak üzere, Kerem Şalom (Kerm Ebu Salim), Karare (Kissufim), Mintar (Karni), Şucaiyye (Nahal Oz), Erez (Beyt Hanun) ve El-Avde (Sufa) İsrail sınırındadır. Günümüzde bu yedi kapıdan dördü İsrail tarafından tamamen kapatılmış, diğer üçü de kısıtlamalar sebebiyle Gazze’nin dünyayla bağ kurmasına engel olmaktadır. Kerem Şalom noktası bölgeye girip çıkan mallar, Beyt Hanun ise yolcuların geçişi için kullanılmaktadır. Mısırla sınır olan Refah ise siyasi sebeplerden ötürü 2013’ten beri çoğunlukla kapalı tutulmakta olsa da bazen insani durumlar için geçici olarak açılmaktadır.

Bölge halkı dışarıya çıkamadığı gibi dışarıdan Gazze’ye girmek de oldukça zordur. İsrail’in sürekli kontrolleri, Utanç Duvarı ve Gazze Ablukası gibi birçok sebeple Filistin halkı bölünmüş, akrabalar birbirlerinden ayrı kalarak görüşemez duruma gelmiştir. Filistinliler, ağır hastalık, ölüm veya birinci dereceden bir akrabanın düğünü gibi bazı koşullarda izin alarak bir araya gelebilseler de bu şansları dahi oldukça zordur. Bununla birlikte, bulundukları bölgeye hapsolan Gazze nüfusu, dünyanın geri kalanından kopuk kaldığı için, Gazze dışındaki insanlarla temas kurmamanın etkisiyle önemli sosyal, ekonomik ve psikolojik sonuçlarla karşı karşıyadır.[9]

Kişilerin geçişinin yanı sıra, yapılan kısıtlamaların mal giriş çıkışlarını etkilemesiyle gıda ve malzeme eksikliği artarken; ekonomi, eğitim, sağlık, su, altyapı, yiyecek ve enerji kaynakları gibi temel sektörlerde büyük krizlerle karşı karşıya kalınmıştır. Abluka, Gazze’nin yaşam koşullarını kritik derecede etkilemiş, insanlar birçok hayati kaynağa ulaşamaz duruma gelmiştir.

Yapılan askeri operasyonlarla 64.000’den fazla konut birimi, en az 1.000 sanayi ve ticaret kuruluşunun tahrip olmasıyla zaten her alanda büyük hasar alan Gazze nüfusunun %80’i hayatta kalmak için uluslararası insani yardıma ihtiyaç duyar hâle gelmiştir.[10] Çünkü yıkım ve zararları onarma yahut yeniden yapılandırma için gereken malzemelerin de ithaline izin verilmemektedir. İsrail, askeri malzeme olarak kullanılabileceği gerekçesiyle ‘sivil makineler, yedek parçalar, gübreler, tıbbi ekipman, ev aletleri, telekomünikasyon ekipmanları, metaller, kimyasallar, çelik borular, freze makineleri, optik ekipman, navigasyon yardımcıları ve su pompaları’[11] gibi yaklaşık 60 maddenin bölgeye girişine özel onayla müsaade etmekte, bu onayı da çoğunlukla vermemektedir.

Ekonomi

Ablukanın en büyük darbe vurduğu konulardan biri şüphesiz ki ekonomidir. Gazze’deki işletme sayısı 3.500’den 500’e düşerken 600’den fazla üretim tesisinin kapatıldığı, üç kritik askeri operasyon sebebiyle kalan işletmelerin üretim kapasitesinin %16’yı geçmediği ve özel sektörün 11 milyar dolar civarı bir kayıp yaşadığı bilinmektedir.[12] Ayrıca verilere göre abluka öncesi aylık ortalama 833 ticari mal taşıyan kamyon bölgeye girerken, bugün yalnız 262 kamyon girebilmekte; Gazze’den dışarıya 10.400 kamyon ayrılırken, artık 7.517 kadar kamyon ayrılmaktadır.[13]

Kişi başına düşen gelir miktarının 343 ila 800 dolar arasında değiştiği yönünde tahminler bulunsa da, 11.428 dolar olan dünya ortalamasına kıyasla bahsi geçen rakamlar oldukça düşüktür.[14] 2007 ve 2018 yılları arasında bölgesel ekonominin sadece yüzde 4,8 büyüdüğü ve Filistin ekonomisindeki payının da 2006’da yüzde 31 iken, 2018’de yüzde 18’e düştüğü elde edilen veriler arasındadır. Bunun sonucunda işsizlik %49 ve yoksulluk %42 artmıştır.[15] Gazze’de genel işsizlik oranı %53, genç işsizlik oranı %69’u bulurken[16], nüfusun %38’inin yoksulluk içinde yaşadığı belirtilmektedir.[17]

En az 35.000 kişinin geçimini balıkçılık yaparak sağladığı Gazze’de, denizcilik de İsrail tarafından zorlaştırılan alanlardan biridir. Oslo Anlaşması’nda kararlaştırılan balıkçılık bölgesinin 20 deniz milini bulmasına rağmen uygulamada 12 deniz milini geçmemiş ve özellikle abluka sonrası 3 ila 6 deniz mili arasında değişmektedir.[18] Bu bölge zaman zaman 6 ila 15 mil arası değişmeye devam ederken, aşırı avlanma durumu balıkçılık kaynaklarını tehlike atmaktadır.[19] Bunun yanı sıra, 2000 yılından itibaren 1.192 olay yaşanmış, sekiz balıkçı hayatını kaybetmiş, 130’dan fazlası yaralanmış, 656’sı tutuklanmış, 209 balıkçı teknesine İsrail tarafından el konulurken 111 bot ve ekipmana da zarar verilmiştir.[20]

Toplum Psikolojisi

İşgalci İsrail’in bölgeye olan üç büyük askeri operasyonu, sıklıkla devam eden bombardımanlar ve ambargonun sosyal hayatı etkilemesiyle birlikte çocuklar başta olmak üzere Gazze halkı psikolojik olarak da problemlerle karşı karşıya kalmaktadır.

BM, Gazze’de en az 360.000 çocuğun yaşadığı travmayı atlatmak için psikososyal desteğe ihtiyacı olacağını belirtirken,[21] 2005 yılında %25 olan çocuklarda depresyon ve anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıkların görülmesi oranı günümüzde %62’dir.[22]

İsrail’in düzenlediği yaşam bölgelerini hedef alan saldırılar sonucu çok sayıda insan IDP (ülke içinde yerinden edilmiş kişiler) konumuna düşmüş; bunların %62’si öncesinde kendi evlerinde ikamet ederken şimdi kiracı durumunda, %23’ü tahrip edilmiş veya tamamen yaşanmaz hale gelmiş evlerinde ikamet etmeye devam etmekte, %49’u ise ikamet ettikleri yerlerin de kendileri için kalıcı olmayacağı ve buralardan da zorla gönderilecekleri endişesi taşımaktadır.[23]

Başka bir çalışmada elde edilen verilere göre araştırma sonucunda hiçbir çocuk kendisini Gazze Şeridi’nin dışında hayal edememiştir ve bu bulgu, Gazzeli çocuklar için zihinsel engellerin de kritik hale geldiğini göstermektedir.[24]

Eğitim

Diğer alanlar gibi eğitim alanı da Gazze’nin içinde bulunduğu şartlardan etkilenmiştir. Ortadoğu’nun eğtim seviyesi en yüksek bölgelerinden biri olmayı başaran Gazze halkı bu konuda da engellerle karşılaşmaktadır. Okul gibi kurumların dokunulmazlığı olduğu halde, İsrail çatışmalar sırasında sekiz okulun tamamen yıkılmasına ve 250’sinin hasar görmesine sebep olmuştur. Bu durumdan 559.000’den fazla öğrencinin etkilendiğini ve eğitim sektörünün 27 milyon doların üzerinde zarara uğradığı düşünülmektedir.[25] Bu saldırı, yıkım ve tahripler sebebiyle eğitimde süreklilik sekteye uğramış, bazı öğretmen ve öğrenciler hayatını kaybetmiştir.

 

Filistin’deki okulların 2.323’ü Batı Şeria’da, 751’i Gazze’de olmakla birlikte, %74’ü devlete (2.259), %14’ü özel kurumlara (443), %12’si ise UNRWA’ya (372) bağlıdır.[26] Gazzedeki okulların %85’i yetersizlik sebebiyle çift vardiya çalışmasına rağmen, 86 yeni okula ve 1.081’den fazla sınıfa ihtiyaç vardır. Bunların yanı sıra, ilkokul ve lise öğrencilerinin %50’si psikolojik travma sebebiyle sahip oldukları eğitim potansiyelinden yeterince faydalanamamaktadır.[27]

 

Sağlık, Gıda ve Su Güvenliği

Yapılan saldırılar sebebiyle hasar gören altyapı, hastaneler, üretim merkezleri ve abluka sebebiyle bölgeye giremeyen gıda, su ve tıbbi malzemeler; Gazze’de büyük sağlık sorunlarına, besin ve su yetersizliğine yol açmaktadır.

2008 yılının Ocak ayında Gazze’ye giren insani ve ticari gıdalar, temel ihtiyacın sadece %31’ini karşılayabiliyorken,[28] günümüzde eskisine kıyasla ithalat oranları yükselse de hâlâ abluka öncesindeki değerlerin %40’ının altındadır.[29] Gazze’deki yaşamsal koşulların iyileşmesi için uluslararası toplum tarafından hazırlanan yardım ve projeler İsrail tarafından onaylanmadığı ve geçiş izni verilmediğinden ötürü, birçok insan ürün giriş çıkışı için Mısır sınırının altındaki tünellerde ‘tünel ticareti’ yaparak hayatlarını tehlikeye atmaktadır.[30]

Gazze halkının %54’ü yeterli gıda ve beslenmeye sahip olmamakla birlikte %75’ten fazlası yapılan yardımlarla hayatını sürdürmektedir.[31] Özellikle çocuklar vitamin ve gıda eksikliği sebebiyle sağlık problemleri yaşamaktadır. Yapılan araştırmalara göre, beş yaşın altındaki çocukların sadece %14’ü kabul edilebilir minimum diyete sahip olmakla birlikte, yaklaşık %50’sinde çok düşük temel mineral ve vitamin değerleri ve %28’inde tükenmiş demir seviyeleri bulunmuştur.[32]

Temiz su kaynaklarının azlığı da önemli bir sorun teşkil etmektedir. Su kaynaklarının çoğu kullanılamaz hâle gelmiş yahut İsrail’in kontrolünde olduğu Gazze’de, insanlar yeraltı sularından ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır fakat bu sularının %4’ünden daha az bir kısmı tüketime uygundur. 2000 yılında nüfusun %98’inin kamu su şebekesi aracılığıyla güvenli içme suyuna erişimi varken, bu oranın 2014 yılına dek %11’in altına düştüğü ve gittikçe kötüleştiği bildirilmektedir.[33] Su arındırma tesisleri işlem oranlarını %40 azalttığı için Gazze Şeridi’nde nüfusun %50’si yalnızca dört günde bir, altı ila sekiz saat süreyle şebeke suyu alırken, %30’u sadece üç günde bir altı ila sekiz saat su almaktadır.[34] Belirtilen kötü şartların yanı sıra, İsrail’in askeri operasyonları sırasında hasar gören kanalizasyon sistemleri sebebiyle 50-80 milyon litre kısmen arıtılmış kanalizasyon denize dökülmekte, arıtma tesislerindeki aşırı yüklenme veya yakıta ihtiyaç sebebiyle Gazze akiferinden gelen suyun %90’ından fazlası içilemez durumdadır.[35]

Saldırılar dolayısıyla gerçekleşen yaralanmalar ve gıda/su eksikliğinin yanı sıra dünyanın her yerinde olduğu gibi diğer hastalıkların da görüldüğü Gazze’de ne yazık ki en hayati sektörlerden bir olan sağlık sektörü de İsrail’in gazabına uğramıştır. 2018’deki Büyük Dönüş Yürüyüşü gösterileri sırasında İsrail, sağlık sektörüne yönelik ciddi saldırılar gerçekleştirmiştir. Yapılan bombalı saldırılar ve keskin nişancı ateşleri sonucunda 3 hastane hasar almış, 84 ambulans ve 5 hasta nakil aracı vurulmuş, yaklaşık 570 sağlık çalışanı yaralanmış ve 3 sağlık çalışanı hayatını kaybetmiştir.[36]

İsrail, fiili saldırılarının yanı sıra tıbbi malzeme girişi ve hasta izinleri gibi konularda da engeller ortaya koymaktadır. Askeri alanda kullanılabileceği gerekçesiyle giriş çıkışı sınırlanan gereçlere jeneratör, ambulans telsizi, kişisel koruma ekipmanı gibi maddeler dahil olmakla birlikte, temel ilaç listesindeki ürünlerin yaklaşık üçte biri stoklarda bulunmamaktadır.[37]

Bölgedeki sağlık sektörünün zayıflığı sebebiyle özellikle durumu ağır olan hastalar Gazze dışındaki hastanelerde tedavi görmek amacıyla giriş-çıkış izni için başvuru yapmaktadır. 2018’de hastaların %70’i izin almak zorunda kalsa da İsrail başvuruda bulunan hastaların sadece %61’ine müsaade etmiştir.[38]

Bütün zorlukların yanı sıra, işgalci İsrail bölgeye gönderilen yardım veya tıbbi malzeme teslimatına yasadışı bir şekilde müdahale etmekte, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) ve Filistin Kızılayı’nın (PRCS) ağır yaralı ve ölü sivillere erişimini engellemektedir. Bu korkunç davranışların üzerine 750.000 Gazzeli’nin uzun süredir gıda yardımı konusunda bağımlı UNRWA, İsrail saldırılarında iki şoförünün öldürmesiyle birlikte Gazze’ye yardım dağıtımını durdurma kararı almıştır.[39] Hasar vermekle kalmayıp, verilen hasarın onarılması için çabalayanlara da engel olan işgalci gücün hiçbir hukuka sığmayan eylemleri binlerce insanın hayatına etki ettiği hâlde karşılıksız kalmaya devam etmektedir.

Enerji Kaynakları

Abluka’nın enerji sektöründe yol açtığı eksiklikler diğer sektörler açısından da kritik bir önem taşımaktadır. Enerji kaynaklarının azlığı dolayısıyla birçok tahribat onarılamamakta, bölge yeniden canlanamamakta ve birçok yönden toparlanamamaktadır.

 

Elektrik, sıkıntılara yol açan başlıca enerji kaynağıdır. 2014 yılındaki Koruyucu Hat Operasyonu sırasında hava saldırılarıyla yakıt depolama tanklarının imha edilmesi ve abluka sebebiyle yedek parça, ekipman ve yakıt ithalatı yapılamaması, şehirdeki elektrik üretimini ciddi biçimde sınırlandırmıştır. Gazze’ye 2017 ve 2018 yıllarında günde ortalama 7 saat elektrik verilirken, bu rakam 2020 yılında 12,6 saate, 2021 yılının ilk günlerinde de 14 saate çıkartılmıştır.[40]

 

Elektrik kesintileri ev, işyeri, okul ve hastaneleri çalışamaz hale getirmiş, önemli ekonomik ve üretim faaliyetlerinin önünü kesmiştir. Ayrıca hastanelere, evlere ve işyerlerine sınırlı miktarda yakıt ve pişirme gazı ulaşabilmektedir.[41] Gazze’de toplam elektrik talebinin yalnızca %6’sı karşılanabilirken, jeneratörlerle sağlanan alternatif çözümler bölgenin hava kirliliğini artırarak başka problemlere yol açmaktadır.[42]

 

Ablukanın Hukuki ve Meşruiyet Durumu

On dört yıldır süren bir insani kriz olan ablukanın ‘hukuksal açıdan uygulanabilirliği ve meşruiyeti’ üzerinde durulması gereken mühim bir noktadır.

Birleşmiş Milletler’e göre ambargo, uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden bir ülkeye karşı ekonomik yahut diplomatik olarak uygulanabilecek olan bütün iletişim ve ulaşım yollarının kesilmesidir. Bu tehditlere karşı yaptırımlar uygulamak BM’nin amaçlarından biridir. Barışçı yollarla, adalet ve hukuk ilkelerini dikkate alarak bu tarz sorunlara çözüm bulmak yetkisi Güvenlik Konseyi isimli organa aittir.

 

BM Kurucu Antlaşması’nın 41. Maddesi ambargo hakkında şunları içerir:

Güvenlik Konseyi, kararlarını yürütmek için silahlı kuvvet kullanımını içermeyen ne gibi önlemler alınması gerektiğini kararlaştırabilir ve Birleşmiş Milletler üyelerini bu önlemleri uygulamaya çağırabilir. Bu önlemler, ekonomik ilişkilerin ve demir yolu, deniz, hava, posta, telgraf, radyo ve diğer iletişim ve ulaştırma araçlarının tümüyle veya bir bölümüyle kesintiye uğratılmasını, diplomatik ilişkilerin kesilmesini içerebilir.

 

Bu madde çerçevesinde Gazze Şeridi’ndeki ablukayı değerlendirirsek, hukuksal açıdan meşru olmadığı görülür. Ablukanın uygulanabilmesi için uluslararası bir tehdit yahut çatışma olmalıdır, fakat İsrail bir harp metodu olan bu uygulamayı bahaneler öne sürerek ve yalnızca kendi kararıyla sürdürmeye başlamıştır.

 

BM kurucu anlaşmasındaki maddenin yanı sıra, Gazze’nin içinde bulunduğu koşullar San Rome Düzenlemesi’nde alınan kararlara da aykırıdır. Çatışmalarda uygulanacak uluslararası hukuka dair kurallar içeren bu düzenlemeyle bir deniz ablukasının nasıl olacağını ayrıntılı bir şekilde ortaya konmuştur. 93 ve 94. maddelere göre savaşan tüm taraflar ve diğer devletler uygulanacak ablukadan haberdar olmalı, ablukanın ne zaman başlayıp ne kadar süreceği belirtilmeli; gereklilik, orantılılık ve haklılık gibi ön plana çıkan temel ilkeler değerlendirilmelidir.[43] Fakat İsrail, Gazze’yi abluka altına alırken belirtilen gerekliliklerin hiçbiri göz önüne alınmamıştır. Ayrıca sivil halkı ilgilendiren 102 ve 103 numaralı fıkralara göre uygulanacak/uygulanan abluka, sivil halkın açlıktan kırılmasına veya en temel ihtiyaçlarının karşılanmasına engel teşkil etmemeli, ablukadan beklenen askerî avantajın sivil halk üzerinde sebebiyet vereceği zararları aşmaması gerekmektedir.[44] Kısacası, bölgedeki sivil halka yönelik toplu bir cezalandırma içeren Gazze Ablukası meşruiyet sahibi değildir. Destekleyici diğer bir kanıt 4. Cenevre Sözleşmesi’nin 33. Maddesi’nde ‘abluka altındaki halkın toplu olarak cezalandırılamayacağı’ şeklinde dile getirilir. Oysa ki Gazze’de uygulanan ablukanın siyasi bir amaç güdülerek yapıldığı ve bölgedeki sivil halkı cezalandırdığı, uluslararası toplum nezdinde de kabul gören bir gerçektir.[45]

 

Gazze, temel insani ihtiyaçlarından dahi mahrum bırakılarak adeta bir soykırıma uğramaktadır.[46] Gazze’nin İsrail tarafından düşürüldüğü durum BM’nin soykırım tanımını birebir karşılar: “Savaş veya barış zamanlarında olması fark etmeksizin etnik, ırksal, ulusal veya dinsel bir gruba karşı işlenen kısmi veya külli yok etme amaçlı fillerdir. Bu fillerin içerisine grup mensuplarının doğrudan öldürülmesi yanında fiziksel varlıklarının ortadan kalkacağı hesaplanarak yaşam şartlarının kasten değiştirilmesi de girer.”

Bu tanımla yukarıda bahsedilen operasyon ve kısıtlamalar karşılaştırıldığında görülür ki İsrail’in eylemleri ‘insalığa karşı işlenen suçlar’ kapsamına dahildir. Ayrıca, yasak ve suç olmasına rağmen İsrail kimyasal ve biyolojik silah kullanmış; kişi ve mülklerin korunmasını esas alan kuralları hiçe sayarak birçok sivilin katline, mülkün de tahrip ve yıkımına sebep olmuştur. Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi, ablukanın Gazze halkına karşı yasadışı bir toplu cezalandırma biçimi olduğunu ilan ederek gayrimeşruluğunu resmi olarak bir kez daha ortaya koymuştur.[47]

 

Ablukayı Kırma Girişimleri

Dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bu insani krize kimileri göz yumsa da, vicdan sahibi ve insan haklarını gözeten halklar ablukayı kırmak amacıyla bazı eylemlerde bulunmuştur. Bu amaçla 2009 yılında büyük bir kara yolu konvoyu organizasyonu yapılmış, 200’e yakın ambulans, okul servisi ve kamu aracı Gazze halkına ulaştırılmıştır. 2008-2010 yılları arasında ise dünyanın farklı bölgelerinden sivil toplum kuruluşları ablukayı deniz yoluyla yedi kez delmeye çalışmış, bunların beşi başarıyla sonuçlanırken ikisi İsrail’in sert müdahalesi ile yarım kalmıştır.[48]

Ablukayı delmek amacıyla yapılan en büyük organizasyon ise 2010 yılında gerçekleşmiştir. Hiçbir çıkar gözetmeden dünyanın 37 ülkesinden sivil toplum örgütleri ve 700 aktivistin bir araya gelerek oluşturduğu ‘Özgürlük Filosu’, deniz yoluyla yardım malzemelerini Gazze’ye ulaştırma hedefiyle yola çıkmıştır. Bu girişimle özdeşleşen Mavi Marmara gemisinin de aralarında bulunduğu altı gemi, yardım gönüllüleriyle dolu bir şekilde amacına doğru ilerlemekteyken, uluslarası sularda İsrail tarafından saldırıya uğramıştır. Gemiden yapılan yayınlar sayesinde bütün dünyanın tanık olduğu saldırıda 10 yardım gönüllüsü hayatını kaybetmiş, bir çoğu da yaralanmış ve işkence görmüştür. Yaşandığı zamandan beri ‘Mavi Marmara Olayı’ olarak bilinen bu vicdani hareket sonucunda hukuki mücadele dönemi başlamış, hem Filistinliler hem de tüm mağdurlar adına davalar açılmıştır.[49]

Gazze’de Bugünkü Durum

Son yıllarda özellikle işsizlik oranında az da olsa iyileşmeler görünen Gazze, korona virüsün ortaya çıkması ve pandemi sürecinin doğmasıyla birlikte adeta ‘abluka içinde abluka’ yaşamıştır. Gazze’nin baş etmesi gereken yalnızca COVID-19 salgını değil, salgının üstesinden gelmek için gereken malzemelerin temini ve evde kalınması gereken süreçte ne şekilde hayatlarını devam ettirebilecekleri problemleridir.

 

Ekonomik durumu zaten kötü olan bölgede sokağa çıkma yasağı ile birlikte binlerce kişi işsiz kalmış, işsizlik oranı daha da kötüleşmiş, aileler geçimini sağlayamaz hâle gelmiş ve insanlar elektrik, yiyecek veya para olmadan evlerinde oturmaya mahkum bırakılmıştır.[50] Okullar ve üniversiteler de COVID-19 nedeniyle bir süre kapalı kalmış, elektrik ve internet erişimine ulaşılamadığı için uzaktan eğitim öğrenciler için durumu son derece zorlaştırmıştır.[51]

 

Sağlık sektöründeki zayıflık, salgın döneminde Gazze halkı için işleri daha da zora sokmuş, her gün yüzlerce vaka olmasına rağmen hastanelerde yeterli yatak sayısı ve ilaç olmadığından sağlık personeli karşı karşıya kaldığı bu durumla başa çıkmakta zorlanmış ve çoğu insan virüsten ziyade, tedavi için tıbbi ekipman ve tesislerin olmaması nedeniyle kötüleşmiştir.[52] Yetkililer kit eksikliği nedeniyle bir süre sonra virüs testleri yapamayacaklarını bildirmiş, ilaçlarda %47, tıbbi sarf malzemelerinde %32 ve tıbbi laboratuvar malzemelerinde %62 açık olduğunu belirtmiştir. Günümüzde Gazze ve Batı Şeria’da aşıya erişimi olmayan 4,5 milyondan fazla Filistinli olduğu gibi, kalp hastalığı ve kanser gibi diğer kronik hastalar pandemi dolayısıyla tıbbi tedavi için Gazze’den ayrılamamaktadır.[53] Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bazı insani yardım kuruluşları ve ülkeler Gazze Şeridi’ne gıda, test kitleri ve diğer hizmetlerin sağlanması için destekte bulunsa da bölgedeki kıtlıklar süregelmektedir.[54]

 

Bugün hâlâ devam eden abluka, İsrail’in sıkça sürdürdüğü bombardımanlar ve salgın sebebiyle Gazze’deki kriz süreci varlığını korumaktadır. Uluslararası hukuka aykırı olan bir eylem sebebiyle bu duruma düşen Gazze, en kısa zamanda dünya devletleri tarafından işgalci İsrail’e gereken yaptırımların uygulanması ile özgürlüğüne ve refahına kavuşmalıdır. Kapatma ve kısıtlamalar kaldırılmalı, liman ve havaalanı kurulmalı, Gazze’nin ekonomik potansiyeli açığa çıkarılmalı, yıkılan ve tahrip edilen binalar restorasyondan geçip kullanılabilir duruma gelmeli, halkın gıdaya, suya ve elektriğe tam erişimi sağlanmalı, Gazze kıyılarındaki değerli petrol ve doğal gaz kaynakları kullanılarak bölgenin normale dönmesi üzerine projeler başlatılmalıdır.[55]

[1] Sınmaz, Kadriye. Filistin’de İnsani Durum ve Hak İhlalleri, İNSAMER, 2021, s.6

[2] Khalid Manzoor Butt ve Anam Abid Butt. Blockade on Gaza Strip: A living hell on Earth, 2016, s.5

[3] a.g.e., s.6

[4] Dünyada İnsan Haklarının Durumu, Uluslararası Af Örgütü, 2011, s.44

[5] Aksoy Ercümen, Merve. Uluslararası Hukukta Abluka ve Gazze Şeridi, İNSAMER, 2016, s.2

[6] Khalid Manzoor Butt ve Anam Abid Butt. Blockade on Gaza Strip: A living hell on Earth, 2016, s.8

[7] Sınmaz, Kadriye. Filistin’de İnsani Durum ve Hak İhlalleri, İNSAMER, 2021, s.22

[8] Timeline: the humanitarian impact of the Gaza blockade, Oxfam International, 2018, s.3

[9] a.g.e., s.15

[10] a.g.e., s.17 ve s.3

[11] a.g.e., s.15

[12] Sınmaz, Kadriye. Filistin’de İnsani Durum ve Hak İhlalleri, İNSAMER, 2021, s16

[13] Gaza: The Dead-Zone, Euro-Med Human Rights Monitor, 2020, s.20

[14] Sınmaz, Kadriye. Filistin’de İnsani Durum ve Hak İhlalleri, İNSAMER, 2021, s.15

[15] The Economic Costs of the Israeli Occupation for the Palestinian People: The Impoverishment of Gaza under Blockade, UNCTAD, 2020 , s.9

[16] Gaza: The Dead-Zone, Euro-Med Human Rights Monitor, 2020, s.22

[17] Humanitarian Situation In The Gaza Strip, UNITED NATIONS, 2011, 2011, s.3

[18] The Economic Costs of the Israeli Occupation for the Palestinian People: The Impoverishment of Gaza under Blockade, UNCTAD, 2020, s.13

[19] a.g.e., s.21

[20] Sınmaz, Kadriye. Filistin’de İnsani Durum ve Hak İhlalleri, İNSAMER, 2021, s.16

[21] Timeline: the humanitarian impact of the Gaza blockade, Oxfam International, 2018, s.4

[22] Sınmaz, Kadriye. Filistin’de İnsani Durum ve Hak İhlalleri, İNSAMER, 2021, s.20

[23] Aksoy Ercümen, Merve. Gazze 2016: Ülkesinde Yerinden Edilmiş İnsanlar, 2016, s.2-3

[24] Veronese, Guido, & Cavazzoni, Federica. “I Hope I Will Be Able to Go Back to My Home City”: Narratives of Suffering and Survival of Children in Palestine, 2020, s.10

[25] Khalid Manzoor Butt ve Anam Abid Butt. Blockade on Gaza Strip: A living hell on Earth, 2016, s.12

[26] Sınmaz, Kadriye. Filistin’de İnsani Durum ve Hak İhlalleri, İNSAMER, 2021, s.16-17

[27] a.g.e., s.17 & Humanitarian Situation In The Gaza Strip, UNITED NATIONS, 2011, s.3

[28] Israel/Gaza: Israeli Blockade Unlawful Despite Gaza Border Breach, Human Rights Watch, 2008, s.10-11

[29] Humanitarian Situation In The Gaza Strip, UNITED NATIONS, 2011, s.4

[30] a.g.e., s.4

[31] a.g.e., s.3

[32] Radi, Samir. Nutrient intakes and adequacy among preschool children under blockade in Gaza City, Palestine, 2021, s.1

[33] The Economic Costs of the Israeli Occupation for the Palestinian People: The Impoverishment of Gaza under Blockade, UNCTAD, 2020, s.22-23

[34] Khalid Manzoor Butt ve Anam Abid Butt. Blockade on Gaza Strip: A living hell on Earth, 2016, s.5

[35] a.g.e., s.5 & Humanitarian Situation In The Gaza Strip, UNITED NATIONS, 2011, s.3

[36]   Sınmaz, Kadriye. Filistin’de İnsani Durum ve Hak İhlalleri, İNSAMER, 2021, s.20

[37] a.g.e., s.19 & Humanitarian Situation In The Gaza Strip, UNITED NATIONS, 2011, s.3

[38] Sınmaz, Kadriye. Filistin’de İnsani Durum ve Hak İhlalleri, İNSAMER, 2021, s.19

[39] Deprived and Endangered: Humanitarian Crisis in the Gaza Strip, Human Rights Watch, 2009, s.2

[40] Sınmaz, Kadriye. Filistin’de İnsani Durum ve Hak İhlalleri, İNSAMER, 2021, s.21

[41] Timeline: the humanitarian impact of the Gaza blockade, Oxfam International, 2018, s.1

[42] The Economic Costs of the Israeli Occupation for the Palestinian People: The Impoverishment of Gaza under Blockade, UNCTAD, 2020, s.22 & Domazeti, Riad. Gazze’de Elektrik Kesintilerinin Ardındaki Gerçek, 2017, s.1

[43] Aksoy Ercümen, Merve. Uluslararası Hukukta Abluka ve Gazze Şeridi, İNSAMER, 2016, s.3

[44] a.g.e., s.3

[45] a.g.e., s.4

[46] Kartal, Kaya. Uluslararası Hukuk Açısından Ambargo, İNSAMER, 2014, s.3

[47] Gaza Unlocked, About the Gaza blockade, 2021, s.2

[48] Yıldırım, Emre. Mavi Marmara ve Gazze, İNSAMER. Mayıs 2017, s.3

[49] Yıldırım, Emre. Mavi Marmara ve Gazze, İNSAMER. Mayıs 2017, s.4

[50] COVID in besieged Gaza: A blockade inside a blockade, Al Jazeera, 2020, s.3

[51] Double Quarantine in Gaza: COVID-19 and the Blockade, Refugees International, 2020, s.7

[52] COVID in besieged Gaza: A blockade inside a blockade, Al Jazeera, 2020, s.5

Israel blockade inflaming Gaza’s COVID-19 crisis: Report, Al Jazeera, 2021, s.5 & COVID in besieged Gaza: A blockade inside a blockade, Al Jazeera, 2020, s.6

[54] Double Quarantine in Gaza: COVID-19 and the Blockade, Refugees International, 2020, s.4

[55] The Economic Costs of the Israeli Occupation for the Palestinian People: The Impoverishment of Gaza under Blockade, UNCTAD, 2020, s.10