&
loading
ATLA
دراسات قي العدوان الإ سرائيلي على قطاع غزة

Filistin Politikası Çerçevesinde İsrail’de Netanyahu Dönemi

Özet

“Araplar bugün silahlarını bırakırsa şiddet son bulur. Fakat Yahudiler bugün silahlarını bırakırsa İsrail diye bir şey kalmaz.”

Netanyahu on iki yıllık iktidarı sürecince Filistin politikasını bu sözleri çerçevesinde çizdi. Artan Yahudi yerleşimleri ve yerleşimci şiddetinin yanı sıra başta Gazze olmak üzere Filistin toprakları yoğun askeri saldırılara maruz kaldı. Söz konusu saldırılarda çoğunluğunu sivillerin oluşturduğu binlerce Filistinli hayatını kaybederken yüzlerce aile yerinden edildi. İşgal altındaki Filistin topraklarında Yahudileşme hız kesmeden devam ederken, Filistinlilere uygulanan apartheid rejimi bu dönemde daha belirgin hale geldi. Bu dönemde öne çıkan bir diğer gelişme ise İsrail’in barış görüşmelerine sıcak bakmaması ve Filistin tarafının taleplerinin kayda alınmadığı tek taraflı diplomatik girişimlerde bulunması oldu. Sonuç olarak, Netanyahu döneminde hayat Filistinliler için daha zorlaşırken İsrail-Filistin çatışmasında barışa dair uygulanabilir pratiklerin, İsrail tarafından çözümsüzlüğe götürülmesi yeniden tecrübe edildi.
Anahtar sözcükler: Netanyahu, İsrail, Filistin, Yahudi yerleşimleri, barış görüşmeleri.

Giriş

İlk Başbakanlığını 1996-1999 yılları arasında yapan “Bibi” lakaplı Binyamin Netanyahu 2009- 2021 yılları arasında İsrail’in dokuzuncu ve en uzun süre görev yapan Başbakanı oldu. Netanyahu’yu ülkenin güvenliği ve refahı için gerekli gören taraftarlarının aksine, karşıtları onu muhalefeti bastırmak ve Filistin ile barış umutlarını yıkmak ile suçladı (Heller, 2019). 2019 yılında yolsuzluk, ve görevi kötüye kullanmak suçlarıyla hâkim karşısına çıkan Likud partisi lideri Netanyahu, görevdeyken suçlanan ilk İsrail Başbakanı oldu (”Netanyahu Hâkim Karşısına Çıktı”, 2021). 2021 seçimleri sonrası ülkede yeni Başbakan Naftali Bennett’in geleceği tartışılırken; Netanyahu’nun iç ve dış politikada bıraktığı miras, özellikle Filistin konusundaki tutumu, ülkeyi uzun süre daha etkilemeye devam edecek gibi görünüyor (”İsrail’de Netanyahu Dönemi Bitti”, 2021). Bu bağlamda, elinizdeki makalenin amacı, Netanyahu dönemi İsrail’in Filistin politikasını ana hatlarıyla incelemektir.

Beş ayrı ana başlıktan oluşan makalenin ilk kısmı Netanyahu dönemi İsrail-Filistin barış görüşmelerini genel bir çerçevede ele alacaktır. Ardından İsrail’in, İsrail vatandaşı Filistinliler ve işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilere yönelik artan ayrımcı politikası incelenecektir. Üçüncü kısım, Netanyahu dönemi İsrail’in Filistin topraklarına yönelik gerçekleştirdiği saldırılar ve neden olduğu kayıplara değinirken, dördüncü kısım işgal altındaki topraklarda artan Yahudi yerleşimlerine odaklanacak. Son başlıkta Tel Aviv’in bu dönemde Filistin meselesi ve Kudüs’ün statüsünü değiştirmeye yönelik diplomatik hamleleri tartışılacaktır. Sonuç bölümü ise makale boyunca varılan önemli bulguları özetleyecektir.

1. Barış Görüşmeleri ve İki Devletli Çözüm Modelinin Geçersizliği

Filistin-İsrail meselesi, dünyanın en uzun süren ve çözülmeyi bekleyen çatışmalarından biri olarak Orta Doğu’daki birçok problemin temelinde yer almaktadır. Filistin meselesi, hem uluslararası aktörlerin hem de Arap ülkeleri arasında, ulusal çıkarlar gereği bölgesel rekabetin merkezinde yer almıştır (Milton-Edwards & Hinchcliffe, 2008). Bu sebeple Altı Gün Savaşı’ndan (1967) bu yana barış görüşmeleri çerçevesinde bir dizi müzakere ve arabuluculuk girişimi yapılmıştır: Oslo Anlaşmaları (1993-1995), Camp David (2000), Taba Görüşmeleri (2001), Arap Barış Girişimi (2002) ve Annapolis Konferansı (2007) bunlardan bazılarıdır.

İkili veya çok taraflı görüşmelerde temel olarak barış planları İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesi ve Filistinlilerin meşru haklarının tanınması öngörülse de; olumlu bir gelişme kaydedilemedi ve süreç İsrail’in lehine ilerlemeye devam etti (History of Mid-East Peace Talks, 2013). Netanyahu liderliği ise barışa yönelik umutların gittikçe yıkıldığı bir dönem olarak ön plana çıktı. İsrail’de parlamenter demokrasi sisteminin karar vericiler için genellikle parlamentonun (Knesset) onayını gerektirmemesi Netanyahu’ya dış politikada hareket kabiliyeti sağladı. Netanyahu hükûmetinin popülist, aşırı sağcı ve iç politikada siyasi gücü sürdürmeye dönük dış politikası, İsrail’in Filistinlilerle uzlaşma ihtimalini büyük ölçüde sınırlandırdı ve barış görüşmelerine yönelik uzun vadeli bir yol haritası çizilmesini zorlaştırdı (Hoffman, 2019).

Netanyahu döneminin en büyük mirası 1967 Savaşı sonrası ilk kez ciddi olarak gündeme gelen ve Madrid Konferansından başlamak üzere diplomatik girişimlerde ele alınan iki devletli çözüm modelinin rafa kaldırılması oldu. Bir arada yaşama seçeneğinin imkânsızlaşması Filistin ve İsrail halkının da üzerinde anlaştığı tek konu haline geldi. 2014 yılında yapılan bir kamuoyu yoklaması verilerine göre Filistinlilerin %27’sinin ve İsraillilerin %35’inin iki devletli bir çözümden yana olduğu belirtildi (Yglesias, 2014). Uzmanlar; süregelen sınır ve güvenlik meselesi, Kudüs’ün statüsü ve mülteci sorunu gibi etmenlere dayalı olarak iki devletli çözüm modelinin artık mümkün olmadığı görüşünde. Bu durumun temelinde, Netanyahu yönetiminin söylemde çözümü desteklediği halde pratikte Filistin’i bir devlet olarak tanımayı ve işgal ettiği yerlerden çekilmeyi reddetmesi; bununla beraber Batı Şeria’daki yerleşimleri Filistin toprak bütünlüğünü bozacak şekilde genişletme politikası olarak gösteriliyor (Fisher, 2016).

Başbakan Netanyahu, hükûmetinin ilk 100 gününü değerlendirirken: “’iki halk için iki devlet kavramı hakkında ulusal bir anlaşma oluşturmayı başardık” (Yiftachel, 2009) ifadesini kullanmasına rağmen; Filistin yönetiminin 2012 yılında BM Genel Kurulu oylamasında üye olmayan gözlemci devlet statüsüne yükseltilmesinden bir gün sonra Netanyahu hükûmetinin Doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki yerleşimleri 3.000 yeni konut inşasıyla genişletmeyi planladığını duyurması, Netanyahu’nun bu sürece olan bakışını örnekler niteliktedir (Peralta, 2012).

2010-2011 İsrail-Filistin Barış Görüşmeleri

Eylül 2010’da İsrailli ve Filistinli yetkililer ABD Başkanı Obama arabuluculuğunda 2008’deki İsrail’in Gazze saldırısı sonrası ilk kez barış görüşmeleri için bir araya geldi. Doğrudan görüşmeler için Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas yerleşimlerin durdurulmasını şart koşarken; Netanyahu hiçbir ön şartı kabul etmeyeceğini duyurdu. ABD’nin yönlendirmesiyle önkoşulsuz olarak başlayan görüşmelerde iki devletli çözümün önündeki en büyük engel tarafların toprak konusunda taviz vermek istememeleri oldu (Ulutaş, 2010). İki lider, görüşmelerin ilk günlerinde bir yıl içerisinde bir barış anlaşmasına varılabileceği konusunda uzlaşmalarına rağmen, Yahudi yerleşimlerinin devam etmesi üzerine süreç ilerletilemedi. Aynı dönemde İsrail Doğu Kudüs’te yeni 238 konut inşası yapacağını duyurdu (‘’Timeline: Middle East Peace Talks,’’ 2011).

2013-2014 İsrail-Filistin Barış Görüşmeleri

Temmuz 2013’te ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin öncülüğünde görüşmeler sürpriz bir şekilde tekrar başladı. İsrail’i beklenmedik şekilde masaya geri döndüren nedenler arasında Obama Yönetiminin ve Avrupa Birliğinin süreci başlatma konusundaki ısrarı ve Netanyahu hükûmetinin İran’a karşı uluslararası desteğe ihtiyaç duyması vardı. Filistin tarafında görüşmelerin muhatabı olan “El-Fetih” yönetimi ise ABD ile ters düşmemek, Hamas ile arasındaki güç mücadelesinden kazançlı çıkmak ve uluslararası toplumun gözünde diplomasiden kaçan tarafın kendileri olmadığını gösterme amacındaydı (Erkmen, 2013). İsrail’in 104 Filistinli mahkûmu serbest bırakmasıyla başlaması beklenen barış süreci, İsrail yönetiminin görüşmelerden çekilmesiyle son buldu. John Kerry’nin müzakerelerin çıkmaza girmesinden büyük ölçüde sorumlu tuttuğu İsrail, müzakereler için tanınan süreç bitmeden Filistinlilere yönelik bir dizi ekonomik yaptırım uygulamaya başladı (Levy, 2014). Abbas ise barış müzakerelerinin tıkanmasından sorumlu tuttuğu İsrail yönetimini süreci Batı Şeria’daki genişleyen yerleşimlerin üstünü örtmek için kullanmakla suçladı (Benari, 2014). Müzakerelerden kaçan tarafın ülkeleri olmadığını düşünen İsrail toplumu, giderek daha fazla iki devletli çözüm karşıtı haline geldi ve hükûmeti dolaylı olarak cesaretlendirdi. Netanyahu, tekrar Başbakanlık koltuğuna oturduğu 2015 seçimleri öncesinde gelecek 5 yıl içerisinde Filistin devletinin kurulmayacağını vaat ederek kendi döneminde yeni bir barış girişimi olmayacağının sinyalini verdi (Lerner, 2015).

2. İsrail Vatandaşı Filistinlilere Yönelik Artan Apartheid Rejimi

Güney Afrika’da ortaya çıkan ve 1973 Uluslararası Apartheid Sözleşmesiyle insanlığa karşı suç kabul edilen “apartheid” (ırk ayrımcılığı) kavramı son yıllarda İsrail yönetiminin Filistinlilere karşı uyguladığı politikaları tanımlamak için kullanılmaya başlandı. İsrail’in eski Başbakanı Ehud Barak (1999-2001) 2017’de yaptığı açıklamada ülkesinin bir apartheid rejimi olmadığını; ancak Netanyahu liderliğinde bu yöne doğru eğimin olabileceğini iddia etti (Sommer, 2017). İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) raporuna göre İsrail işgal ettiği topraklarda Filistinlilere insanlık suçuna varan ırk ayrımcılığı ve zulüm uyguluyor. İsrail ayrıca toprak ve kaynak tahsisi konusunda Yahudilere ayrıcalık tanıma, Filistinlileri mülksüzleştirme ve temel haklardan mahrum bırakma, Filistinlilere karşı sistematik baskı uygulama ve seyahat sınırlaması getirme gibi eylemlerle suç işlemektedir (HRW, 2021). Bu dönemde Arapların ekonomik ve sosyokültürel bütünleşme açısından toplumdan dışlanması giderek daha somut hale gelmiştir.

2009’da Knesset’te bir önceki yıla göre %75 daha fazla olmak üzere 21 “ayrımcı ve ırkçı” yasa tasarısı teklif edildi (Mossawa Center , 2010). Bunlardan 2011’de onaylanan ‘‘al-Nakba Yasası’’, Arapların her yıl düzenlediği aynı zamanda İsrail’in bağımsızlık günü olan Nakba (büyük felaket) anma etkinliklerinin yasaklanmasını öngörüyor (Kremnitzer & Fuchs, 2011). Filistinli azınlık tarafından tepkiyle karşılanan ve “sadakat olmadan vatandaşlık olmaz” söylemiyle meclise sunulan ‘‘Bağlılık Yemini’’ yasa tasarısı ise Yahudi olmayan vatandaşların İsrail’e “bir Yahudi devleti” olarak bağlılık yemini etmelerini gerektiriyordu (Mitnick, 2009).

Netanyahu hükûmetinin 2018 yılında kabul ettiği ‘Yahudi Ulus-Devlet Yasası’ ile 2 milyona yakın (İsrail nüfusunun en az %20’si) İsrail vatandaşı Filistinliye karşı uygulanan apartheid rejimini meşrulaştırdı. Nitekim Netanyahu 2019’da: “İsrail tüm vatandaşlarının devleti değil sadece Yahudi halkına ait bir ulus devlettir” sözleriyle söz konusu yasaya desteğini yineledi (Chappell & Estrine, 2019). Yahudi olmayanların ikinci sınıf vatandaş konumuna düştüğü yasa kapsamında İsrail bir Yahudi devleti ve İbranice devletin tek resmi dili olarak kabul edilirken Arapça resmi dil olmaktan çıkarıldı ve Yahudilerin dini günleri resmî tatil kabul edildi. İsrail’in başkenti Kudüs olarak değiştirilirken ülkede kendi kaderini tayin hakkının sadece Yahudilere ait olduğu belirtildi. Yasa ayrıca İsrail devletinin, ulusal bir değer kabul ettiği Yahudi yerleşimlerinin gelişimi için inisiyatif alacağına dair taahhüdünü içeriyor. Dünyadaki tüm Yahudilerin İsrail’e (yasaya göre tüm Yahudilerin anavatanı) geri dönüş hakkı verilirken Filistinlilerin bu haktan yararlanamayacak (‘‘The Basic Law,’’ 2020). Nisan 2021’de yapılan ve İsrail ve Filistin halklarını kapsayan kamuoyu araştırmasına göre katılımcıların %45’i İsrail rejimini “apartheid” olarak tanımlıyor (‘‘New all population Israeli-Palestinian survey,’’ 2021).

3. Batı Şeria’da Artan Yahudi Yerleşim Birimleri ve Yerleşimci Şiddeti

1967’den beri Doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki fiilen işgal altındaki Filistin topraklarının resmi ve gayriresmi yerleşimler sonucu oluşan “Yahudileştirme” süreci; siyasete adım attığından bu yana temel hedeflerinden biri toprak tavizlerini önlemek olan Netanyahu’nun iktidarında hız kazanarak devam etti (Şekil 1 ve 2).

Filistin topraklarındaki süregelen İsrail işgali ve uluslararası hukuka aykırı olmasına rağmen gün geçtikçe artan Yahudi yerleşim birimleri, toprak sorunun çözülmesinin önündeki en büyük engeli teşkil ediyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2016 yılındaki 2334 sayılı kararı, İsrail’in işgal altındaki topraklarda illegal yerleşim faaliyetlerini durdurmasını öngörmektedir (‘‘Israel’s Settlements Have No Legal Validity,’’ 2016). Ancak, aşırı sağcı Likud Partisi Merkez Komitesi 2017 yılında Batı Şeria’da yeni yerleşimlerin yasallaşmasını destekleme kararını onaylayarak, bu kararı yok sayar nitelikle adımlar atmıştır (White, 2019). İsrail parlamentosunda 52’ye karşı 60 oyla kabul edilen ‘‘Düzenleme Yasası’’na göre Batı Şeria’daki özel Filistin arazisi üzerine inşa edilen yaklaşık 4000 yerleşimci evi ve 55 karakol geriye dönük olarak yasallaşmıştır (‘‘Israel Passes Controversial Law’’, 2017). Aynı yıl İsrail, Oslo Anlaşmalarından sonra resmi olarak durdurduğu yerleşim birimi inşasına yirmi yıl sonra ilk kez yeniden başlamıştır. Artan yerleşimler sonucunda Batı Şeria topraklarının yaklaşık %42’si ve Doğu Kudüs’ün %86’sı İsrail devleti ya da yerleşimci nüfusunca kontrol edilmektedir. (Tahhan, 2020).

2017 yılı sonu itibarıyle, Batı Şeria’da İsrail yönetimi tarafından onaylanmış toplamda 622,670 yerleşimci barındıran 131 Yahudi ‘yerleşim birimi’ ve yaklaşık 110 gayri resmi ‘yerleşim karakolu’ bulunmaktadır. (B’Tselem, 2019). 2012 ve 2019 yılları arasında Batı Şeria’da 21 tanesinin tarım çiftliği olduğu toplamda izinsiz yeni 32 ileri karakol organize bir şekilde inşa edilmiştir. Hükûmetin mevcut karakolları geriye dönük yasallaştırma politikası çerçevesinde şimdiye kadar stratejik noktalarda inşa edilmiş 15 karakol, ’bağımsız yerleşim yeri’ veya ‘mahalle’ olarak yasallaştırıldı ve en az 35 ek karakol ise yasallaştırma sürecinden geçmektedir (Method Outpost the of Return, 2019).

2020 yılına geldiğimizde Batı Şeria ve Doğu Kudüs topraklarında en az 250 yerleşim biriminde 600.000-750.000 (İsrail nüfusunun yaklaşık %11’i) arasında yerleşimci nüfus bulunmaktadır. Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki yerleşimci nüfusun artış oranı İsrail nüfusunun artış oranından daha fazladır. Ayrıca yerleşimciler, İsrail vatandaşlığını elinde bulundurmaları sebebiyle yeni yaşam alanlarında hayatlarını kolaylaştıracak devlet yardımlarından yararlanmaktadır (Haddad, 2020). İsrail’in Filistin aleyhine artan genişleme süreci, Netanyahu hükûmetinin işgal ettiği topraklardan çekilmeyi reddetmesi ve Filistin devletinin varlığına karşı çıkma tutumuyla paralel seyretmiştir. 2015’teki seçim kampanyasında: “Kudüs’ün tüm bölgelerini İsrail egemenliği altında tutuyoruz, Kudüs’ü bölmeyeceğiz, taviz
vermeyeceğiz ve bu topraklardan çekilmeyeceğiz” diyen Netanyahu, Kudüs’te işgalci statükoyu sürdürmeye yönelik tavrını korumuştur. (Morag, 2015).

Donald Trump’ın ABD’de seçimleri kazanmasının ardından hız kazanan yerleşim faaliyetleri, devlet yardımları ve yasalar ile desteklenirken bölgedeki Filistinlilere karşı şiddetin artmasına yol açmıştır. Batı Şeria’da artan İsrailli yerleşimci şiddetine dikkat çeken Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) raporuna göre 2020’de 133 Filistinlinin yaralanmasına ve 9.646 ağacın ve 184 aracın zarar görmesine neden olan 771 yerleşimci şiddeti vakası yaşanmıştır. 2021’in ilk üç ayında, bir Filistinlinin ölümüyle sonuçlanan 210’dan fazla yerleşimci şiddet olayı kaydedilmiştir. Temel hedefi toprak, can ve mal varlığı olan ideolojik saldırılardan, en çok kadınlar ve çocuklar etkilenmiştir (OHCHR, 2021).

Şekil 1. Batı Şeria’daki Yasa Dışı Yahudi Yerleşim Birimleri

Şekil 2. Netanyahu Dönemi İşgal Altındaki Topraklarda Artan Yahudi Yerleşimci Nüfusu

4. Filistin’e Yönelik Saldırılar ve Saldırıların Bilançoları

Popülist bir siyasi çizgi benimseyen Netanyahu; ülkesini dış politikada hiçbir dönemde olmadığı kadar sağcı bir çizgide yönetmiş, iç politikada ise Filistinlilere yönelik askeri operasyonları meşruiyet aracı haline getirmiştir. Nitekim eski Savunma Bakanı Liberman’ın “askeri operasyonların stratejik amacı Başbakanın kamuoyundaki itibarını iyileştirmekti” söylemi, bu durumu destekler niteliktedir. Netanyahu döneminde, abluka altındaki Gazze Şeridi’ne yönelik binlerce Filistinlinin öldüğü, altyapının yok edildiği, Filistinlilerin evsiz bırakıldığı ve ablukayı daha da ağırlaştıran saldırılar düzenlendi.

Mescid-i Aksa’ya yönelik artan baskınlar, Netanyahu döneminin göze çarpan bir diğer gelişme oldu. Mescid-i Aksa’yı Yahudilerin de ibadet edebildiği bir alan haline dönüştürmek İsrail’in temel hedeflerinden biri olmuştur. Filistinliler için ise, Yahudilerin kutsal mekâna girmesi dünden bugüne kabul edilmemiş ve İsrail’e toplumsal tepkilerin verilmesi ile sonuçlanmıştır. Netanyahu döneminde Yahudi grupların Mescid-i Aksa’ya girişleri sistematik hale gelmiştir ve 2021 yılında Mescid-i Aksa’da yaşananlar, bu baskınların sonucunda bir savaşın başlangıcını oluşturmuştur (Dağlı, 2021). 2009-2021 arası dönemde Aksa’ya yerleşimciler, fanatik Yahudiler ve İsrail güvenlik güçleri tarafından 200’dan fazla kez saldırı düzenlenmiştir.

İsrail’in Filistinlilere yönelik yasa dışı uygulamaları Filistin’deki insani durumu daha da zorlaştıran Covid-19 süresince de devam etti. OCHA’ya göre geçtiğimiz yıl sadece Mart- Ağustos arası dönemde Batı Şeria’da Filistinlilere ait 389 yapı İsrail tarafından yıkılmış veya el konulmuş, 442 Filistinli ise evsiz kalmıştır. 2017’den bu yana ayda ortalama 47 ev yıkılmıştır (‘‘Unlawful Demolitions,’’ 2020). Bu yıkımların neticesinde, çocuklar yaşananlardan en çok etkilenen kesim olmaya devam etmektedir. 1967-2020 arası dönemde İsrail hapishanelerinde tutulan yaklaşık 1 milyon Filistinlinin en az 50.000’ni çocuklar oluşturmuştur. Uluslararası hukuk kurallarına aykırı olarak askerî yasalara göre yargılanan Filistinli çocuklar, BM Çocuklara Yardım Fonu’na (UNICEF) göre İsrail yönetimi tarafından sistematik ve kurumsallaşmış kötü muameleye (fiziksel şiddet, ırk ayrımcılığı, sözlü taciz, hak mahrumiyeti, yüksek cezalar vb.) tâbi tutulmaktadır. (Asa, 2021). Netanyahu döneminde İsrail güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınan 18 yaş altı çocuk sayısının ise 5100’ün üzerinde olduğu belirtilmektedir (B’Tselem, 2021).

Tablo 1. 200’dan Bu Yana Gerçekleşen İsrail Saldırılarından Etkilenen Filistinli Sayısı

Yıl – Ölü – Yaralı – Toplam (kişi)
2009 – 1.066 – 6421 7487
2010 – 95 – 1572 – 1667
2011 – 124 – 2143 – 2267
2012 – 260 – 4677 – 4937
2013 – 39 3992 – 4031
2014 – 2.329 – 17533 – 13101
2015 – 174 – 14639 – 14707
2016 – 109 – 3464 – 3573
2017 – 77 – 8449 – 8526
2018 – 300 – 31259 – 31559
2019 – 137 – 15491 – 15628
2020 – 32 – 2750 – 2782
2021 – 322 – 14567 – 14889
Kaynak: OCHA (Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi)

5. Kudüs’ün Statüsü ve Tel Aviv’in Diplomatik Hamleleri

Netanyahu döneminin son çeyreğinde Filistin’e karşı artan askeri saldırılar bir yana, Tel Aviv’in başlattığı diplomatik hamleler, Filistin-İsrail meselesinde yeni bir dönem başlattı. 28 Ocak 2020’de Beyaz Saray’da Trump ve Netanyahu İsrail-Filistin çatışmasını iki-devletli çözüm kapsamında sona erdirmek adına ‘‘Orta Doğu Barış Planı’’nı açıkladı. Masada Filistinli herhangi bir tarafın bulunmadığı ve aşırıcı Başbakanın istekleri doğrultusunda şekillenen anlaşmaya göre Kudüs, İsrail’in “bölünmez” başkenti olarak İsrail tarafından öngörülmekteydi (Heller & Lee, 2020). Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması” olarak değerlendirdiği plan, Mescid-i Aksa’nın statüsünün korunmasını ve Filistinlilere toprak ve ekonomik yardım vaat etmesine rağmen Filistin mültecilerine dönüş hakkı tanımaması, Gazze’ye liman erişim izni vermemesi ve İsrail’in Ürdün Vadisi ve Batı Şeria’daki illegal yerleşimler üzerindeki egemenliğini tanıması açısından işgal sürecini meşrulaştırmıştır. Netanyahu’nun, “İsrail ve barış için harika” olarak nitelendirdiği anlaşma çerçevesinde barış görüşmelerine hazır olduğunu duyururken; Mahmud Abbas “Kudüs satılık değildir” diyerek planı ve görüşmeyi reddetmiştir(‘‘Trump Reveals,’’ 2020). Nihayetinde 1978’den bu yana çatışmada arabulucu rolü üstlenen Amerika, Ortadoğu’daki diplomatik çabaları, Filistin ve İsrail arasında barışın sağlanmasını daha da zorlaştırmıştır (Khalidi, 2013, s. xıv).

Sonuç

Netanyahu’nun aralıksız olarak başbakanlık görevini yürüttüğü 2009’dan bu yana İsrail’in Filistin politikası, Başbakan’ın dünya görüşü ve iç siyaset kaygıları çerçevesinde şekillendi. İşgal altındaki topraklarda artan yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri ve yerleşimci şiddeti, Batı Şeria’da işgal altında yaşayan Filistinliler için hayatı daha da zor hale getirmiştir. Netanyahu, İsrail’in temel motivasyonu olan işgal altındaki toprakları “Yahudileştirme” politikasını şiddet dozajını arttırarak devam ettirmiştir. Ortadoğu’da kapsamlı bir barışın tesisi çatışmanın taraflarının kabul etmesi koşuluna bağlıyken; Netanyahu çoğu zaman Trump hükûmetinin desteği ile tek taraflı bir politika yürütmüş ve meseleyi daha da çözümsüz hale getirmiştir. Bunların sonucunda, tüm Orta Doğu coğrafyasını ve kimi zaman uluslararası siyaseti etkileyen Filistin meselesinin geleceği, Netanyahu’nun bıraktığı şiddet mirasının gölgesinde tartışılmaya devam edeceğe benzemektedir.


Kaynakça
  1. Al-Anani, K. (2021, Temmuz 8). Moroccan Normalization with Israel: Temporary Deal or Permanent Peace? Arab Center Washington DC: https://arabcenterdc.org/resource/moroccan-normalization-with-israel-temporary-deal- or-permanent-peace/ adresinden alındı
  2. Anadolu Ajansı. (2020, Haziran 29). 5 Soruda İsrail’in Batı Şeria’daki Bazı Bölgeleri 'İlhak' Planı. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/5-soruda-israil-in-bati-seria-daki-bazi-bolgeleri- ilhak-plani-/1893298 adresinden alındı
  3. Anziska, S. (2017). Neither Two States nor One: The Palestine Question in the Age of Trump. Journal of Palestine Studies, 46(3), 57-74. doi:https://doi.org/10.1525/jps.2017.46.3.57
  4. Asa, A. F. (2021, Ağustos 25). Filistinli Çocuk Tutuklular. İNSAMER Rapor 149.
  5. Benari, E. (2014, Ocak 20). Abbas: There's No Progress, It's Israel's Fault. Israel National News
  6. B'Tselem. (2019, Ocak 16). Statistics on Settlements and Settler Population. https://www.btselem.org/settlements/statistics
  7. B'Tselem. (2021, Nisan 28). Statistics on Palestinian Minors in the Custody of Israeli Security Forces. https://www.btselem.org/statistics/minors_in_custody
  8. Chappell, B., & Estrine, D. (2019, Mart 11). Netanyahu Says Israel Is 'Nation-State Of The Jewish People And Them Alone'. NPR: https://www.npr.org/2019/03/11/702264118/netanyahu-says-israel-is-nation-state-of- the-jewish-people-and-them-alone
  9. Cook, S. A. (2020, Ağustos 17). What’s Behind the New Israel-UAE Peace Deal? CFR: https://www.cfr.org/in-brief/whats-behind-new-israel-uae-peace-deal
  10. Dağlı, T. (2021, Mayıs). Şeyh Cerrah-Şam Kapısı-Mescid-i Aksa. Kriter, 6(57).
  11. Dahan, M. E., Heller, J., & Holland, S. (2020, Ağustos 13). Israel, UAE to Normalize Relations in Shift in Mideast Politics; West Bank Annexations on Hold. Reuters
  12. Eldar, A. (2021, Mayıs 16). How the Violence Plays into Netanyahu’s Hands. Aljazeera: https://www.aljazeera.com/opinions/2021/5/16/how-the-violence-plays-into- netanyahus-hands
  13. Erkmen, S. (2013, Ağustos 2). İsrail-Filistin Barış Görüşmelerinin Yeniden Başlamasının Nedenleri ve Önündeki Engeller. ORSAM: https://www.orsam.org.tr/tr/israil-filistin- baris-gorusmelerinin-yeniden-baslamasinin-nedenleri-ve-onundeki-engeller/
  14. Fisher, M. (2016, Aralık 29). The Two-State Solution: What It Is and Why It Hasn’t Happened. New York Times
  15. Gaza: Israel’s May Airstrikes on High-Rises: Apparently Unlawful Attacks Cause Major Lasting Harm. (2021, Ağustos 23). Human Rights Watch
  16. Haddad, M. (2020, Ocak 26). Palestine and Israel
  17. Heller, A., & Lee, M. (2020, Ocak 29). Trump Peace Plan Delights Israelis, Enrages Palestinians
  18. Heller, J. (2010, Kasım 11). Israel Makes Settlement Offer; Palestinians Say No. Reuters
  19. History of Mid-East Peace Talks. (2013, 29 Temmuz)
  20. Hoffman, R. (2019). Israel’s Foreign Policy under Benjamin Netanyahu. Philadelphia: Foreign Policy Research Institute
  21. HRW. (2021, Nisan 27). A Threshold Crossed: Israeli Authorities and the Crimes of Apartheid and Persecution. Human Rights Watch
  22. Hussain, H. (2017, Kasım 14). Remembering Israel's 'Operation Pillar of Defence'. Middle East Monitor
  23. Israel Passes Controversial Law on West Bank Settlements. (2017, Şubat 7). BBC
  24. Israel’s Settlements Have No Legal Validity, Constitute Flagrant Violation of International Law, Security Council Reaffirms. (2016, Aralık 23).
  25. ''İsrail'de Netanyahu Dönemi Bitti; Çok Partili Koalisyon Güvenoyu Aldı''. (2021, Haziran 13). Euronews
  26. İsrail-Filistin Savaşının 20 Yılı. (2019, Mart 27). Deutsche Welle Türkçe
  27. Khalidi, R. (2013). Brokers of Deceit: How the US Has Undermined Peace in the Middle East. Boston: Beacon Press .
  28. Kremnitzer, M., & Fuchs, A. (2011, Mart 21). The Nakba Bill: A Test of the Democratic Nature of the Jewish and Democratic State
  29. Lerner, M. (2015). What’s Next for Israel/Palestine?: An Introduction. Tikkun,
  30. Leslie, J. G. (2017). Netanyahu's Populism: An Overlooked Explanation for Israeli Foreign Policy. SAIS Review of International Affairs, 37(1)
  31. Levy, E. (2014, Nisan 29). Israel Begins Implementing Economic Sanctions Against Palestinians. YNet
  32. Method Outpost the of Return. (2019, Temmuz). Peace Now
  33. Milton-Edwards, B., & Hinchcliffe, P. (2008). Conflicts in the Middle East since 1945 (3. b.). London&New York
  34. Mitnick, J. (2009, Mayıs 29). Israeli Cabinet to Consider Loyalty Oath for Citizens – Including Arabs. The Christian Science Monitor
  35. Morag, G. (2015, Mart 15). Netanyahu: Left knows if Likud is in Power, No Concessions Will be Made
  36. Mossawa Center . (2010). One Year for Israel’s New Government and the Arab Minority in Israel. Haifa: The Mossawa Center
  37. ''Netanyahu Hâkim Karşısına Çıktı''. (2021, Şubat 8). Deutsche Welle Türkçe
  38. OCHA. (2021, Ağustos 2020). Data on Casualties. OCHA OPT
  39. OHCHR. (2021, Mart 14). Israel/OPT: UN Experts Warn of Rising Levels of Israeli Settler Violence in a Climate of Impunity. OHCHR
  40. Oruç, H. (2020, Nisan 15). Sözde Yüzyılın Anlaşması: Filistin’i Ortadan Kaldırma Planı. Ortadoğu Analiz, 11(92), 32-35. ORSAM
  41. Peralta, E. (2012, Kasım 30). Israel Plans To Expand Settlements In East Jerusalem, West Bank. NPR
  42. Robinson, G. E. (2020). The Death of the Two State Solution: Israel, the Palestinians, and the Arab world in the age of Netanyahu. R. O. Freedman içinde, Israel under Netanyahu: Domestic Politics and Foreign Policy (s. 176-196). New York: Routledge.
  43. Settlement Data. (2021). Peace Now
  44. Shinkman, P. D. (2021, Mayıs 13). How the Abraham Accords Precipitated New Israeli- Palestinian Violence. U.S. News
  45. Sommer, A. K. (2017, Haziran 21). Ehud Barak Warns: Israel Faces 'Slippery Slope' Toward Apartheid. Haaretz
  46. Tahhan, Z. (2020, Ocak 27). Israel's Settlements: Over 50 Years of Land Theft Explained. Aljazeera
  47. The Basic Law: Israel – The Nation-State of the Jewish People. (2020, Aralık 20)
  48. Timeline: Israel's Attacks on Al-Aqsa Mosque. (2017, Ağustos 1). Middle East Monitor
  49. Timeline: Middle East Peace Talks. (2011, Ocak 23). The Guardian
  50. Trump Reveals 'Most Detailed' Israel-Palestine Peace Plan. (2020, Ocak 28). Daily Sabah
  51. Ulutaş, U. (2010, Eylül 20). İsrail-Filistin Barış Görüşmeleri: Yetmez ama Evet. SETA
  52. Unlawful Demolitions in the West Bank Spike During COVID-19. (2020, Eylül 10). OCHA
  53. White, B. (2019). The Settler Colonial Present: Palestinian State-Building Under Apartheid. A. Tartir, & T. Seidel içinde, Palestine and Rule of Power (s. 23-54). London: Palgrave Macmillan
  54. Yglesias, M. (2014, Temmuz 16). One Thing Israelis and Palestinians Agree on: They Don't Like the Two-state Solution. Vox
  55. Yiftachel, O. (2009). “Creeping Apartheid” in Israel-Palestine''Middle East Report 253 (Winter 2009). MERIP