Kafr Kasım Katliamı
Kafr Kasım Katliamı
Süveyş Krizi’nin patlak vermesi sonucunda 1956 yılının 29 Ekim’inde İsrail; Fransa ve İngiltere’nin de desteğiyle Mısır’ı işgale başlamıştı. Bununla beraber nedensizce, Mısır sınırına yakın dahi olmayan bazı Filistin köylerinde ani bir sokağa çıkma yasağı ilan etti. Saat 17.00’den itibaren başlayan yasak, Kafr Kasım köyü muhtarına ise ancak 16.30’da ulaşabilmişti. Muhtar; kendisine bu haberi getiren askere sabah çalışmak için tarlalarına giden insanların bu sokağa çıkma yasağından haberdar olmadığını ve 17.00’den sonra döneceklerini söylese de fayda etmedi. Sokağa çıkma yasağı başladıktan sonra tarlalarından evlerine dönen Filistinliler, İsrail askerleri tarafından durduruldu ve kadın, çocuk ayrımı yapmaksızın hepsi kurşuna dizilerek öldürüldü. Kısa süre içinde 49 insan hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerden 6’sı kadın 23’ü ise çocuktu. İsrailliler bununla da yetinmemiş hamile bir annenin karnındaki henüz doğmamış çocuğu bile hedef alarak öldürmüştü.
İsrail yetkilileri katliamı örtbas etmek için farklı yollar denedi ancak haber yayıldı. Parlamentodaki aktivist ve komünist üyeler duruma tepki
gösterdi, Kafr Kasım köyüne giderek halkla görüştü. Bu durum İsrail’i, katilleri mahkeme önüne çıkarmaya itti. Ancak mahkeme sonucunda verilen cezalar adaletle dalga geçer nitelikteydi. 49 insanı öldürmekle suçlanan askerlere sadece kısa süreli hapis cezaları verilirken, sokağa çıkma yasağına uymayanları vurma emrini veren yüksek rütbeli asker Issachar Shadmi için ise kınama cezasıyla birlikte bir kuruş para cezası verildi. Bunun ardından 1960 yılına gelindiğinde de hapisteki askerlerin cezalarında indirimler uygulanarak katillerin hepsi serbest bırakıldı. Bununla da sınırlı kalmayan İsrail yönetimi, suçlu askerlerle dayanışma içinde olduklarını ifade edip onlara resmi görevler verdi ve
hapiste geçirdikleri süreyi telafi etmek için tazminat ödedi.
Saldırının üzerinden 66 yıl geçtikten sonra İsrail, Temmuz 2022’de katliamdan sorumlu askerlerin yargılandığı davaya ilişkin birtakım belgelerin gizliliğini kaldırdı. Bu belgelerle birlikte açıkça görüldü ki sokağa çıkma yasağı sonrası işlenen katliam aslında ordu tarafından
silahsız halka karşı planlanmış bir operasyondu. Yayınlanan gizli belgelere göre komutanların Filistinlilerin kurşuna dizilmesi emrini açık şekilde verdiği ve bu emirlerde tabur komutanı Shmuel Milinki’nin çok sayıda ölü olmasını arzu ettiği görülüyor. Bu katliamla köyün tüm
nüfusunun Tira’ya taşınması, giden Filistinlilerin mülklerine el konulması hedefleniyordu.